22 Ekim 2015 Perşembe

RODOPI ADVENDURUN - 164 km’lik bir macera-dayanıklılık yarışı

16-17 Ekim tarihlerinde Yunanistan'ın Xanthi (İSKEÇE) şehrinde düzenlendi bu yarış.
Yarışın resmi websitesi6
Öncelikle olarak şunu söylemek isterim ki böylesi bir yarışa gitmek sanıldığı kadar çok masraflı değil.
Örneğin kendi yaptığım harcamaları özetleyecek olursam;
Ulusoy firması ile İstanbul-Xanthi otobüs bileti; 20€ git, 20€ gel, toplam 40€
Booking firması üzerinden Hotel Paris isimli tesiste 3 gece konaklama 75€
Europcar üzerinden 3 günlüğüne araç kiralamak 66€
Akaryakıt masrafı 3 günlük (araç benzinliydi, şansınıza dizel denk gelirse daha düşükde olabilir) 25€
Yeme-içme masrafı 3 günlük (çoğu sürede yarışta oluyorsunuz zaten) 34€
Toplam=40+75+66+25+36=240€
Birden çok kişi giderseniz daha ucuza dahi getirme imkanınız var.
Otobüs saat 21:00'de Esenler Otogarından kalkıyor.
saat 01:00 gibi İpsala Sınır kapısına varıyorsunuz.
Sınır geçişi yarım saat civarı sürdü. Fazla vakit almıyor yani.
Saat 05:00 Xanthi'ye geliyorsunuz.
Şehirde otogar olmadığı için bir sokak ortasında otobüs sizi bırakıyor.
Kalacağım oteli yarış yerine yakın bir yerden değilde Xanhti şehrinden yapmam isabetli olmuş,
çünkü yürüyerek 5 dk sonra otele varmıştım.
Booking.com sitesine göre saat 14:00'de giriş yapmam gerekirken "ben erken geldim, beni kabul eder misiniz?" dediğimde hiç tereddütsüz kabul ettiler. Odamın o anda dolu olduğunu ve saat 12:00 boşalacağını, o yüzden o saate kadar boş başka bir odaya yerleştireceklerini özürler dileyerek söylediler. Ve 9 saatlik erken giriş yapmış olmama rağmen çıkış yaparken herhangi bir ilave ücret talep etmediler.
Yarış nedeniyle 2 gece uyuyabileceğim otelde bu erken giriş sayesinde neredeyse 3 gece uyuyabilmiş oldum.
Saat 09:00 gibi araç kiralama firmasından aradılar. Nerede kaldığımı sordular ve aracı otelin önüne kadar getirdiler ve bana teslim ettiler. Hiç zorluk çekmedim, birşeylerle uğraşmak zorunda kalmadım yani.
Yarış sabahı start anından 2 saat önce gidip yarış paketlerinizi alabiliyorsunuz.
Ama ben hem yolu göreyim ve malzemelerimi erkenden alayım diye Perşembe günü paketimi aldım.
Xanthi şehri ovanın bittiği ve dağlık alanın başladığı bir noktada kurulmuş.
Şehir genelde düz ve 70-80mt rakımda kurulu ama şehrin içinde çok hafif dağlara doğru giden bir eğim var.
Sokakların bu eğimini yukarı doğru takip ederek veya yön tabelerına bakarak "Stavroupoli" yolunu kolaylıkla buluyorsunuz.
Stavroupoli yolunda 19km kadar gittikten sonra yolun sağında 3-4 adet levha göreceksiniz.
Burada ana yoldan çıkıp sağa sapmanız gerekiyor.
Bu yoldan giderken birkaç yol sapağı görsenizde sarı yol çizgilerinden ayrılmadan devam edin.
30 km kadar gidince karşınıda 3-4 tane levha göreceksiniz milli park hakkında bilgilendirme yapan.
Bu noktada sarı yol çizgileri yolla birlikte "U" dönüşüne yakın bir dönüşle sola dönüyor ama siz bu noktada sola dönmeyin.
Sarı yol çizgilerini bırakıp dosdoğru karşıya devam edin.
2 km kadar sonra yarış çantası tesliminin yapıldığı ve aynı zamanda start noktası olan yere geleceksiniz.
Burada size yarış çantasını veriyorlar ama yarış tişörtü yerine üzerine isminizin yazılmış olduğu bir ceket vermeleri hoş bir sürpriz oldu.
Türkiye'de 219TL'ye satılan bir ÜRÜN4 ile yarış bedeli olarak verdiğiniz 120€ ücretin yarısından fazlasını oracıkta geri almış oluyorsunuz zaten.

Yarış öncesi yemeği olarak patates salatası ve makarnadan oluşan doyurucu bir yemeğide yarış paketini aldığınız yerde yiyorsunuz.
Bu yemeğin aynısını yarış sonrası yemeği olarak yarışı bitirincede veriyorlar.
Ayrıca birde yarış startı öncesi kahvaltı olarak yemeniz için protein ağırlıklı bir kumanyada veriyorlar.
Yani yarışın içi hariç, yarış dışında organizasyon size 3 öğün yemek sağlamış oluyor.



Yarış organizatörü Christos Katsanos bana o kadar yakın ilgi gösterdi ki; "herhalde beni gerçek kardeşine falan benzetti" diye düşündüm bir an. Sonra baktım ki adam herkesle tek tek ilgilenip tek tek teşekkür ediyordu.
Kendinizi orada bir lütufmuş gibi hissetmenize yol açıyordu.
Asıl sürprizi ise Haziran ayında ayağımı kırdığım için gidemediğim Olympus Mythical Trail koşusunun Organizatörü Lazaros Rigos yaptı.
Oraya koşmaya gelmişti ve benim bu organizasyona katılacağımı öğrenince benim o yarıştaki yarış paketimide bana vermek için yanında getirmiş.
Böylece birde yağmurluğum olmuş oldu.
İnsan karşısında kendisini bu kadar önemseyen organizatörler görünce oldukça iyi hissediyor.

Yarış sabahı erkenden kalkıp yarışın yapılacağı yere doğru yola koyuldum.
Her ne kadar mesafe 50km civarı olsada, son 30km çok virajlı ve küçük bir yol olduğu için en az 1 saat alıyor şehirden oraya ulaşmak.
Yarışa hiçbir protokol davet edilmediği için yani kimse "hazır miting gibi kalabalık buldum, konuşayım bari" demediği için yarış tam saatinde Perşembe 06:00'da başladı.
Her yarışta illaki birşeyler unuturum. Bu yarıştada cep telefonumu otelde unuttum. O yüzden yarış kaydı yapamadım ve hiç fotoğraf çekemedim. Böylesi bir yarışta telefonsuz olmak biraz riskliydi ama bir sorun yaşamadım.
Bu yarışa gelirken şunun farkına varın.
Parkurda her bir km başına 50mt yükseklik kazanımı var. Bu oran İznik Ultrada 20mt, Kapadokya Ultrada 32mt.
Yükseklik profilinde sarı ile gösterilen yerler toprak yolları yeşil ile gösterilen yerler patikaları gösteriyor.
Bu kadar yükseklik kazanımını sağlayabilmek için özellikle patika olan kısımlarda grafikde gösterilemeyen çok çok daha fazla iniş çıkış yapan ve genelinde teknik bir zemine sahip bir rota ile karşılaşacaksınız.
Sabit pace ile gidebileceğiniz düzlük bulmakta oldukça zorlanacaksınız.
Parkur rekorunun 23saat, ortalama bitirme süresinin 35 saat olması parkurun sizi zorlayacağının bir kanıtı zaten.
Bu mesafede 26 adet CP varmış gibi gözüksede sadece 6 adet destek noktasında su ve gıda var. Diğerlerinin çoğunda su dahi olmadan sadece zaman kontrolü yapılıyor.
Ve destek noktalarının arasıda mesafede uzun. 5-6 saat destek noktası göremeden ilerlemek zorunda kalabiliyorsunuz.
Bu yüzden yanınızda beslenme ve su alımını iyi planlanmanız lazım.
Ben her bulduğum derede şişelerimi doldurdum. Ama ben dere suyu içemem derseniz oldukça büyük suluk taşımak zorunda kalabilirsiniz.
Yanımda bolca jel taşıdım ve destek noktalarında en az 10dk durup beslendim.
Yolda enerjisiz kalma riskini alamazdım.



Yarışın başlamasıyla birlikte toprak yolda ilerlemeye başlıyorsunuz.
İlk 6km iniş, sonra 1,2km çıkış ile ilk CP'ye varıyorsunuz. Burası büyük ihtimalle yarışın en rahat yeri.
Bu noktadan sonra patika başlıyor. 1,5km genelde iniş ve 1,5km kadar genelde çıkış ile 10k civarında 2.inci CP'ye varıyorsunuz.
Buradan 16k'daki 3.üncü CP'ye kadar sürekli iniş olan patikayı taze enerjinizle nasıl indiğinizi anlamayacaksınız dahi.
19k'ya kadar rahat bir toprak (çok kısa bir asfalt geçişide var) yol ve sonrasında in-çık patika ile 22k CP'ye varıyorsunuz.
Bu noktadan sonra genelde yokuş giderek 27k'da bulunan ilk destek noktasına (Prasinada) ulaşıyorsunuz.
Ben böylesi bir destek noktası anlayışı görmemiştim daha önce.
İlk noktaya insanlar kalabalık gelir diye koşucular ve görevliler için en az 20 masa vardı ve en az bir düğün savacak kadar çok sandalye vardı. Her destek noktasında ya makarna yada çorba vardı. Bazısında hem çorba hem makarna vardı. Her koşucunun hizmetine yetişecek kadar çok destek personeli vardı. Her destek noktasında gerçek battaniye vardı. Siz oturunca hemen gelip üşüme diye koca battaniye ile sizi sarıyorlar. Tatlısı, tuzlusu, enerji jeli, kolası ile her destek noktası oldukça zengin içerikli tam bir destek noktası kıvamındaydı.
ilk CP ile ikinci CP (Zarkadia) arasında parkurda neredeyse hiç toprak yol yok. Tamamen teknik patikadan oluşan bu kısım yaklaşık 14k uzunluğunda. Zarkadia'ya ulaştığımda kendimi yorgun hissetmiyordum ama teknik patikaya alışık olmadığım ve bu yüzden hız yapamadığım için 14k mesafeyi 3 saate yakın sürede ancak alabilmiştim.
Zarkadia aşağı yukarı bir maraton mesafesi (41k) ve aynı zamanda rotanın tam ilk çeyreği oluyor.
ilk çeyrek nispeten kolay geçiyor, çünkü 1660mt çıkış yaparken 2640mt iniş yapıyorsunuz.
Bu noktanın bir diğer özelliğide bu noktadan sonra 82k mesafelik bir rotayı ormanlık alanda tamamlayıp buraya geri gelecek olmanız.
Yani son 41k olarak bu noktaya kadar geldiğiniz yolu geri döneceksiniz.
Buradan üçüncü CP olan Krousovo'ya (69k) kadar çok az toprak yollu, bol teknik patikalı bir rota ile ilerledik.
Teknik patikaları çok fazla beceremeyince bir tank olmaya karar verdim.
Yani yokuşlarda, inişlerde ve düzde mümkün olduğunca sabit bir hızla giderek, hıza fazla yüklenmeden dayanıklılık üzerine oynamaya karar vermiştim.
22k kontrol noktasında 110.uncu sıradaydım.
56k kontrol noktasında 114.üncü sıraya geriledim. Yani aslında kararlı gidiyordum.
Bu kararlılığın faydasını gördüm.
Rota üzerinde pek kimseyi geçemediğim halde 69k Krousovo'dan 100.üncü olarak çıkmıştım.
Çünkü artık fazla zorlayanlardan yarış dışı kalmaya başlayanlar olmuştu.
92k destek noktasından 90.ıncı olarak çıkıp 123k'da Zarkadia'ya gelip geri dönüş yolunun başına geldiğimde 80.inci sıraya yükselmiştim. Yarış sonuna kadarda 80.inci konumumu korudum.
2.inci ve aynı zamanda 5.inci kontrol noktası olan Zarkadia'a olan kısımda ben parkurdan zevk almıştım.
Yarışın son çeyreğine girdiğim bu noktadan sonra Shin Splints ağrılarımın başlamış olması, 123k'lık yorgunluk ve buraya gelirken çoğunlukla iniş olan rotanın artık çoğunlukla çıkış haline gelmesi ile artık parkur benden zevk almaya başlamıştı :smiley:
Zarkadia'dan son kontrol noktası olan Prasineda'ya kadar olan kısmı gelirken 3 saatte almış ve bu süreyi çok fazla bulmuştum.
Ama şimdi bu 14k mesafeyi 4saat40dk da ancak alarak son destek noktasına gelebilmiştim.
Son destek noktasından 148k CP'ye kadar toprak yol, patika karışımı kısmı nispeten rahat geliyorsunuz.
Ama 148k CP'den 154k CP'ye kadar olan kesintisiz 6k'lık patika çıkışı o yorgunlukla fazlasıyla sinir bozucuydu ve hiç bitmeyecek gibi gelmişti ve 2 saat zaman almıştı.
154k'dan 157k CP'ye kadar olan kısım nispeten daha az yorucuydu. Ama döne döne patika çıkmak fizikselden daha çok ruhsal olarak yıprattığı için 156k-157k arasındaki döne döne yükselen patikaları yanımdaki Rus arkadaşımla birlikte artık dönmekten sıkıldığımız için eğimi fazlasıyla arttırdığına bakmadan diklemesine yukarıya doğru tırmanarak almaya başlamıştık. Bodoslama yukarıya tırmanmak daha yorucu olsada daha çok yol aldığımız hissi yarattığı için rahatlatıcı olmuştu.
157k'daki son kontrol noktasının anlamı büyüktü. Her ne kadar buradan sonraki 7k mesafenin son 6k'sı çıkış olsa dahi artık patika bitmişti ve toprak yoldaydık.
Baton olarak kulladığım sopamı atıp acılarımın tadını çıkardım son 1saat20dk içinde.
Son destek noktasından bitiş noktasına kadar olan 27k mesafeyi şiddetlenen shin splintslerim sayesinde 7 saatte ancak alarak yarışı 37:11:10 süreyle ancak bitirebildim.
Bu yarışın 2 hafta öncesinde Gelibolu Maratonunda gıdasız maraton koşma deneyi gibi aptalca birşey yaparak shin splints ağrıları edinmeseydim daha iyi bir derecem olabilirdi.
Parkurda çarşak zemin yok. Bu yüzden gaiter ihtiyacınız olmuyor. Ama patikaların büyük çoğunluğu ya ağaç köklerinin açıkta olduğu yada taş zeminli teknik patikalardan oluşuyor. Teknik patika inişlerinde büyük tecrübe eksikliğim olduğunu farkettim. Bir şekilde bunu gidermem lazım.
164k bir yarışta yeni birşey dener misiniz? Yeni bir gıda mesela? :smiley:
Ben denedim. Daha önce hiç tadına bakmadığım halde bu yarışa "Multipower Multicarbo Gel" getirdim.
Şansıma tadını sevdim ve bana sorun çıkarmadı. Portakal aromalı ve birazda tuzlu tadı hoşuma gitti. Diğer jeller gibi ağır bir şeker tadı yok. Çok az suyla dahi alabiliyorsunuz. Ama hemen etki göstermesini istiyorsanız en az 3 yudum su içmenizi öneririm.
Bu yarışta kendimin jel tüketme rekorunu kırdım.
69k CP'ye kadar saat başı bir jel alıyordum. Buradan 137k CP'ye kadar 45 dk'da bir jel alıyordum. Bazı yerlerde çok sert çıkışlardan geçip fazla hırpalanmışsam duble yapıyordum.
137k CP'den sonra 30dk'da bir almaya başladım. Sonlara doğru ise her enerjiye ihtiyacım olduğunu hissettiğimde aldım.
Yarış sonu hesap ettiğimde 6 adet destek noktasının hepsinde beslendiğim halde yarış boyunca tam 45 adet jel tüketmişim.
Şimdi düşünüyorum da; daha azıyla yetinemezdim. Çünkü kamyon gibi çok yakıt tüketen bir kasam var :smiley:
Dipnot: Yunanistan'a nakit € ile gidiniz. Orada döviz bürosu yok, bankalarda TL'yi € yapma imkanı yok.
Süpermarket veya lüks mal satan birkaç dükkan haricinde pos cihazı olan işletme yok, çünkü Yunanistan'da kredi kartı kullanımı yok denecek kadar az. O yüzden kredi kartınıza güvenmeyin.
Umarım faydalı bir inceleme yazısı olmuştur.
teşekkür ederim

Ultra Maraton Nedir?

Yeni başlayanlar için Ultra Maratonlar nedir sorusunu kendimce cevaplamaya çalıştım.
Konuda sizlerinde yorumlarınızı ve desteklerinizi görmekten memnun olurum :smile:
Klasik maraton mesafesi olan 42.2km'den daha uzun olan koşu yarışları için ultra maraton ifadesi kullanılır. En yaygın olarak 50km - 80km aralığında olurlar. Ama 100km ve 160km olanlarıda oldukça popülerdir.
Her ne kadar maratonlar gibi yollarda yapılanları da olsa büyük bir çoğunluğu patika koşusu olarak insanı kendisine hayran bırakan yerlerde gerçekleşir.
Ultra koşucularının tamamına yakını sanılanın aksine hiçbir süper özelliği olmayan insanlardır. Bizler sadece limitlerimizi görmeyi bağımlılık haline getirmiş sıradan insanlarız. Şahsen beton binaları ve trafiği ile bir şehirle mücadele etmek yerine yeşillikleri ve muhteşem manzarası ile bir dağla mücadele etmeyi tercih ederim.
İlk ultranızı koşmadan önce bilmenizde fayda olacak şeyler;
1- Ultra maratonlar maratonlardan daha kolay ve daha iyidirler.
Ultra maraton diyince gözünüzün önüne yüzlerce km uzunluğundaki yarışları getirdiyseniz bu görüşe katılmayabilirsiniz. Ama inişli-çıkışlı, yumuşak bir zeminde yapılan 50km bir ultra maraton, sert asfalt zeminde yapılan bir maratona göre hem vücudunuzu hemde eklemlerinizi çok çok daha az hırpalar. Ayrıca inişli-çıkışlı değişken parkur vucüdunuzun çok daha fazla kasını çalıştırır ve güçlenmenize çok daha fazla yardım eder.
Ve en önemlisi; ilk ultra maratonunuzu bitirme anında ilk maratonunuzu bitirme anına oranla kendinizi çok çok daha iyi hissedersiniz.
Ayrıca örneğin Antalya maratonunda bitiş çizgisi 5 saatte kapanırken 50km bir ultrada bitişin kapanma süresi duruma göre 10 saati bulabilir. Yani çok daha az stresi vardır.
2- Ultra maratonlar bir yeme-içme organizasyonudur :smile:
Ultra maratonlar için "içine birazcık manzara ve egzersiz katılmış yeme içme organizasyonlarıdır" diyenler dahi var. Çünkü 6 saat veya 12 saat veya 24 saat sürecek bir ultra maratonda yemeden ayakta kalamassınız.
Bir maratonda masalarda sadece muz veya portakal bulabilirsiniz. Ama iyi organize edilmiş bir ultra maratonda masalarda tatlısından tuzlusuna bir düzine gıda bulabilirsiniz. Ve 24 saat içerisinde 10bin kaloriden daha fazla gıda tüketmek için geçerli sebebinizin olduğu tek yer ultra maratonlardır. :smile:
3- Ultra maratonlarda gerçek manada yavaş koşabilirsiniz.
Ultra maratonlar kaplumbağaların tavşanları yendiği yerdir. Bu işte yeniyseniz 80km, 100km bir ultrada bitiş çizgisini görebilmenin yegane yolu hız, pace, en iyi derece gibi olguları unutup ayakta kalmanızı sağlayacak bir strateji geliştirmektir. Bunda da ilk adım yavaşlamaktır. Derece kaygısı olmadan yapılan bir ultranın ne kadar zevkli olabileceğini ofisinizdeki arkadaşlarınız bilemez. Ama doğanın keyfini çıkararak, yeni arkadaşlar edinerek ve sürekli yemek yiyerek yapılan ultralar bir süre sonra bağımlılık haline gelir :smile:
4- Ultralarda yürümeye teşvik edilirsiniz.
Bir yarı maratonda yürümeyi kimse aklından dahi geçirmez. Maratonda yürümek ise ayıp sayılır ve aşırı dik bir yokuş yoksa maratonlarda amaç yürümeden bitiş çizgisini görmektir. Ama ultra maratonlarda parkur çok değişkendir ve kürsüde altın madalya alırken gördüğünüz şampiyon dahi birçok yokuşda yürümüş olur. Hatta 6 saat koşunun üzerine düzlükde dahi olsa yürüyüş molaları vermek ultralarda tavsiye edilen şeylerdendir.
5- Ultra maratonlarda yürüyüş batonu dahi kullanabilirsiniz.
Nadiren bazı ultralarda izin verilmesede çoğu ultrada baton kullanımına izin verilir ve hatta bazı ultralarda baton zorunlu malzemeler listesinde yer alır. Yürüyüş batonları uzun ultralarda özellikle yokuşlar boyunca ayaklarınızdaki yükü kollarınıza paylaştırmakda yardımcı olur ve vücudunuzu dik tutmakda size yardım eder.
6- Ultralara hazırlanmak maratonlara hazırlanmaktan daha kolaydır.
Maratonlara hazırlanırken, hız, nefes, dayanıklılık, esneklik gibi birçok faktör gözönüne alınarak interval, tempo koşusu, uzun koşular gibi çeşitli yüklemeler yapılır. Ultralarda ise ana kriter dayanıklılık olduğu için antremanlarda uzun koşular esastır. Ve bu uzun koşularda örneğin şehrin asfalt yollarında yapılmış 3 saat 30km bir koşu yerine ormanlık alanda yapılmış 5 saat 30km bir koşu daha çok makbule geçer.
7- Ultralar zihinsel bir aktivitedir.
Bir 100mt koşucusu nefes antremanı dahi yapmaz çünkü nefes almadan dahi 100mt'yi bitirebilir. Ama elit bir maraton koşucusunun ana kıstası güç ve dayanıklılıkken orta halli bir maraton koşucusunun ana kıstası dayanıklılık haline gelir.
Bir ultracının ana kıstası her daim dayanıklılıktır ve bu dayanıklılık sizin antreman seviyenize göre veya parkurun uzunluğuna göre veya zorluğuna göre %10 fiziksel dayanıklılık %90 zihinsel dayanıklılık haline gelebilir.Ultralarda ana olgu kaslarınızın büyüklüğü değil, zihinsel kararlılık seviyenizdir.
8- Muhtemelen ağlayacaksınız.
Duruma bağlı olarak ultralarda pişik problemi yaşabilirsiniz, mide sorunları yaşayabilirsiniz, kramp sorunları yaşayabilirsiniz, ayak tırnaklarınızı kaybedebilirsiniz, uzun süre bedeninizin sınırlarında gezinmekten halüsilasyon görmeye başlayabilirsiniz ve bunların üzerine uzun süreli uykusuzluk ve yorgunluk halide eklenince bilincinizin oluşturduğu kabuklar ortadan kalkar ve tıpkı bir sarhoşun tamamen biliçaltındaki şeyleri söyleyip yapması gibi biliçaltınız ve siz duygularınızı tamamen saf haliyle yaşamaya başlayabilirsiniz. Bunun neticesinde belki acıdan ama çoğunlukla sevinçten gözyaşı dökeceksiniz. Bitiş çizgisinde mutluluktan sarhoş olup kendinizden geçme ihtimaliniz dahi var.
9- Birçok arkadaş edineceksiniz.
Binlerce kişinin koştuğu bir şehir maratonunda kimse kimsenin yüzüne bakmaz. Bir sürünün içinde tek başınasınızdır. Tek derdinizin bitiş çizgisini görmek olduğu bir ultrada ise yanyana koşabileceğiniz, parkur boyunca muhabbet edebileceğiniz, oradan bir arkadaş olarak ayrılabileceğiniz bir çok koşucu ile karşılaşırsınız.
Bir şehir koşusunda birbirlerine yardım eden koşucu pek görülmez ama bir ultrada yardıma muhtaç duruma düşmeniz veya yardıma muhtaç bir koşucuyu görmeniz çok yüksek ihtimaldir ve ultralarda yardıma muhtaç bir koşucuya yardım etmemek büyük ayıp sayılır.
Bu ortamdan da genellikle hep yeni arkadaşlar edinerek ayrılırsınız.
10- Bir ultracı ile karşılaştığınızda ona Marathon des Sables'i koşup koşmadığını sormayın :smile:
Genellikle en zor ultra maraton diye birçok yerde ismi geçtiği için ultracılara Marathon Des Sables'i koşup koşmadığı çok sorulur ve her ne kadar ultracılar genelde çok hoşgörülü insanlar olsada bu Marathon Des Sables muhabbeti bir noktadan sonra can sıkıcı olmaya başlar. Çünkü Marathon Des Sables aşırı derecede pahalı ve bence hakettiğinden çok daha fazla üne sahip bir yarıştır. Çünkü ondan çok daha ilginç, çok daha etkileyici, çok daha zor, sizden çok daha fazlasını talep edecek birçok ultra vardır. Kaldı ki tek espirisi çöl ve sıcak olan ultralar yerine orman ve dağ ultraları her zaman ilk tercihim olur.

Krali Marko Ultra Trail

Bu haftasonu katıldığım yarış hakkında bir yazı yazayım dedim.
Makedonyanın Prilep şehrinde yapılıyor yarış. Prilep küçük bir yer. Bizim İznik'ten daha büyük değil.
Üsküp havaalanına Sabiha Gökçen'den Pegasus ve Atatürk Havaalanından THY ile uçuşlar var.
Ama Üsküp Havaalanından Üsküp'e taksi haricinde başka ulaşım aracı yok ve taksi ücreti 20€. Üsküp'ten Prilep'e otobüs ile ulaşım sağlanabiliyor. Ben araç kiralama yolunu seçtim. HOLIDAYCARS1 sitesi üzerinden 2 günlüğüne 156 TL gibi bir ücretle araç kiraladım. Kiraladığım araç Citroen C3 1.6 HDI çıktı. Oldukça iyiydi yani. Cuma günü Üsküp'e gittim ilk olarak. Sonra Prilep'e geçtim ve sonrasında da Prilep'ten havaalanına dönüş kısmı dahil olmak üzere 10€ civarında bir benzin harcamam oldu. Üsküp - Prilep arası yaklaşık 130km. Booking.com üzerinden Prilep'te pansiyon tarzı veya otel tarzı konaklama imkanları bulmak mümkün.
Yarış sitesinde yarış numaralarının nerede dağıtılacağı pek tarif edilmemiş. Gitmeden arayıp numarayı nereden alacağınızı öğrenmeniz faydanıza olur. Yarış paketinin içinde küçük bir parmağa benzer ve üzerinde numara olan lastikli bir cisim var. Bunu başlangış noktasına gelirken mutlaka yanınıza alın. Çünkü bu zaman çipiymiş. Vardığınız kontrol noktalarında bunu cihazlara okutuyorsunuz.
Yarışın ilk 4km'si genelde engebesiz tarlalardan geçiyor. Burasını yarışın ısınması olarak kabul edin. Çünkü bu noktadan 4km daha gidip ilk CP'ye ulaşıyorsunuz ama bu ikinci 4km içinde 500mt'den fazla irtifa kazanımı oluyor. İlk CP tepenin üstünde bir manastırın önünde yer alıyor. Buradan çıktıktan sonra genelde pek koşamadığınız, ıslak kayalar yüzünden en az birkaç defa düşeceğiniz dik bir iniş sizi bekliyor. 13k civarına geldiğinizde CP olmayan bir gıda-su masası yerleştirmişler. Buradan enerjinizi alıp devam ediyorsunuz.
Bu masadan 18k'daki CP2 ye kadar genelde koşulabilen iniş çıkışlı yumuşak bir arazi üzerinden geçiyorsunuz. CP''den kısa süre sonra patika bitip köylere ait bir toprak yol başlıyor. CP2'den hafif ama sürekli bir yokuş bir yol ile 24k'daki CP3'e ulaşıyorsunuz. Burada enerjinizi iyi depolayın çünkü burada yol bitip patika başlıyor.
CP3'ten sonra patika ciddi bir eğimle sizi yukarı götürmeye başlıyor. 1k kadar yokuş gittikten sonra 1k civarı süren bir düzlüğe çıkıyorsunuz. Bu noktadan sonra en az %25 eğimli, belkide daha fazla (İznik Ultranın ilk kısmındaki şu 500mt'lik yokuştan daha dik) ve en az 4k süren bir yokuş nefesinizi kesiyor. Ve tepesine bir disko topu dikilmiş olan zirveye ulaşıyorsunuz. Geçen sene koşan arkadaşlar 30k civarında olan bu zirveden manzaranın çok güzel olduğunu söylüyorlar ama biz koşarken 50mt ötesini göremediğiniz yoğunlukla bir sis vardı ve manzarayı göremedik.
Zirvenden sonra 30k-33k arası %7 civarı hafif eğimli bir iniş var ama zemin aşırı kayalık olduğu için pek koşamadım. 33k-35k arası toprak ve patika ama en az %15-20 eğimli bir iniş olduğu için o kısımda da pek koşamadım. Ve 35k'da CP4'e ulaşıyorsunuz.
CP4'den sonra patika'dan 2k kadar tekrar yükseliyorsunuz ve 37k civarında patika'dan toprak yola geçiyorsunuz. Bu nokta aynı zamanda bir süreliğine yokuşlarında bittiği nokta oluyor. Buradan 42k'daki CP5'e ve oradan da 48k'daki CP6'ya kadar toprak yoldan sürekli hafif bir eğimle iniyorsunuz. Bu kısmı büyük ihtimalle yarışın en rahat kısmı.
48k CP6 ile 18k'daki CP2 aslında aynı noktalar. Bu noktada sabah geldiğiniz rotaya geri giriyorsunuz. 6k kadar gidip sabah 12k'da, şimdi 54k'da olmuş olan gıda masasına ulaşıyorsunuz. Bu noktadan sonra 57k'daki son CP, yani CP7'ye (sabahki CP1) kadar sabah indiğiniz dik yokuş sizi bekliyor olacak.
Bu son CP'den sonra sabahki rotadan çıkıyorsunuz ve farklı bir rota üzerinden inmeye başlıyorsunuz. 2k kadar gittikten sonra patika sizi bir kayanın başına getiriyor. Bu kayanın üzerine tutunupda inebilmek için çelik halat düzeneği kurmuşlar. Çünkü en az 150mt olduğunu tahmin bu kısmı bu iniş halat sistemine tutunmadan inmek pek olası değil. Buradan sonra 5k kadar çoğunlukla iniş olan patikayı devam ederek son 1k mesafede sabahki rotayla yeniden karşılaşıyorsunuz. Ve bitiş çizgisine ulaşıyorsunuz.
Yarış sitesinden 3100mt irtifa kazanımı var diyor. Ama RUNKEEPER2 kayıdı 3387mt irtifa kazanımı yazdı.
Rotayı Google Earth üzerinde görmek isteyenler için KML2 versiyonu.
KML üzerinde 2 küçük kaybolmamıda görebilirsiniz. Birisi 30k zirvede (nasıl becerdiysem artık onu smiley ) biriside 35k CP'den hemen sonra.
CP'ler çok iyiydi. Tuz, su, kola, izotonik içecek, tatlı ve tuzlu olmak üzere en az bir düzine çeşit gıda vardı masalarda. Hiç yanınıza gıda almadan gönül rahatlığı ile start noktasından çıkabilirsiniz.
Son CP'den sonra karanlıkta kaybolmaların yaşanabileceği noktalara kafa fenerleriyle yerleştirilen kişiler (60k ve 63k civarlarındaydı galiba) gerekli yönlendirmeleri yaptılar.
Netice itibariyle; yokuşları seviyorsanız en az 1 defa gidip koşmanız gereken bir yarış bence.
***
Parkuru tanıttım yukarıda ama ben neler yaptım onu anlatmadım.
Birazda ondan bahsedeyim.
Sabah aceleyle otelden çıkarken kafa lambamı, yağmurluğumu ve suluklarımı otelde unuttum.
Şansıma ilk CP'de 500ml su şişeleri vardı. İkisini aldım ve kendime suluk yaptım.
Hava biraz serindi. CP4'e kadar 15 derece civarı bulutlu bir hava vardı.
CP4'de yağmur başladı ve hava 10 derece civarına indi. Ve yarış sonuna kadarda pek durmadı.
Yağmurluk olmadan sadece rüzgarlık ile yağmurluk altında koşmak zorlayıcı oldu.
Üstüne iyi enerji veriyor diye CP'lerde 4-5 bardak kola içince vücud dahada soğuyordu.
Yağmur başladıktan sonra hiç terlemediğimi idrarımın su berraklığında olmasından anladım.
Kafa lambam olmadığı için sürekli karanlık olmadan yetişebilirmiyim hesabını yapıyordum.
CP3-CP4 arası beklediğimden daha uzun sürdüğü için 35k'daki CP4'de yetişemeyeceğimi anladım ve kafa lambalı birilerini yakalayabilirmiyim diye koşmaya başladım.
Ama sadece 37 kişinin bitirdiği bu yarışta genelde yalnız koşuyorsunuz zaten.
57k'daki son CP'ye geldiğimde halen birilerini yakalayamamıştım ve en fazla 10dk sonra önümü göremeyecek kadar karanlık olacaktı ve son 8k en az 1buçuk saatimi kafa lambam olsa dahi.
Bi ara son CP'de yarıştan çekileyim diye düşündüm ve sonra "sen bulursun bir yolunu" dedim ve karanlığa doğru koşmaya başladım.
Şansıma 10dk kadar sonra çantalarıyla uğraşan 2 Bulgar koşucuya rastladım.
Onlara ışığım yok, sizinle gelebilirmiyım diye rica ettim. Beni aralarına aldılar ve bitişe kadar ikisinin arasında onların ışığından istifade ederek geldim.
Tavsiye 1: Islak kayaların üzerinde Hoka'lar pek iyi tutunamıyor. Hava yağışlı ise bu rotada yolu iyi tutan ayakkabılar öneririm.
Tavsiye 2: Otelden çıkarken malzeme kontrolünü iyi yapın smiley

Golden Ring Ultra Trail

Bu yarış Ağustos başında Rusya'nın Suzdal şehrinde yapılıyor.
Yarışın İnternet Sitesi1
Moskova'dan yarışın yapılacağı şehre organisyonun ayarladığı otobüs servisleri var.
Moskova'ya inip havaalanından şehrin metro hattına ulaştığınızda 1 numaralı metro hattının Sportivnaya istasyonunda iniyorsunuz. Servislerin kalktığı yer bu istasyona yaklaşık 1km uzaklıkta.


Karayolu ile Moskova'ya yaklaşık 220km
Suzdal şehri tarihi yapıları ile bizdeki İznik'e benziyor.
Booking.com üzerinden otel bulma olanağınız var.
Aynı zamanda organizasyon ile anlaşmalı bazı oteller çadır kurmak isteyenler için yer tahsis ediyor.
Yarış sabah 7:30 gibi start alıyor. 10k, 30k, 50k, 100k koşucuları aynı anda start alıyor.
Benim 50k koşu Runkeeper kaydım3
ilk 6,5k şehrin geniş sokaklarında olduğu için itiş kakış olmuyor. 6,5k noktasında 10k koşucuları ayrılıyorlar ve şehrin içinden bir rotayla start noktasına dönüyorlar.
30k, 50k ve 100k koşucuları burada asfalttan patikaya geçiyorlar.
Burada dere kenarını takip etmeye başlıyorsunuz.
8k civarında su masası var.
16k civarındaki gıda masasına kadar nadas tarla içindeki yüksek otlar içine açılmış olan patikadan gidiyorsunuz.
16k civarındaki gıda masası 30k koşucularının ayrıldığı nokta oluyor. 30k koşanlar nehir kenarından start noktasına doğru geri dönmeye başlıyorlar.
50k ve 100k koşanlar burada köprünün karşısına geçip biraz orman, biraz nadas tarla, birazda köy yolu karışımı 18k uzunluğunda bir rotada ring yapıp aynı gıda masasına geri dönüyor ve bu sefer burasının adı 33k masası oluyor.
Buradan 30k koşanların döndüğü rotaya girip nehir kenarından geri dönüşe başlıyorsunuz.
41k civarındaki köprünün altında yine bir su masası var.
son 1k'da şehre ulaşıp başlangıç noktasına varıyorsunuz.
50k koşanlar için yarış tamamlanmış oluyor.
100k koşanlar bu rotayı bir tur daha koşuyorlar.
Yarışda 50k boyunca 230mt irtifa kazanımı kaydettim.
Yani rota oldukça düz.
Nadas geçişlerinde zemin bozuk olduğu bilekler zorlanıyor ve hız kaybedebiliyorsunuz ama genelde sorunsuz ve keyif alınarak koşulabilecek bir rotaya sahip.
Normalde 16k-33k masaları arasındaki ring üzerinde herhangi bir gıda veya su masası yok.
Ama bu fotoğrafdaki çocuklar 24k civarına kendileri su masası kurmuşlar ve koşuculara su ikmali yaptılar.

yarışın henüz ilk senesi olduğunu düşündüğümüzde, şu kadarcık çocuklarda dahi bu yarışın öncesinde dahi yerleştirilmiş bir spor kültürü olduğunu anlıyorsunuz.
Bitirme madalyaları ahşap. Üzerine demirci usulu bitirme mesafeniz basılıyor. Benim hoşuma gitti bu madalyalar


Dönüşte servislerin Moskava'ya ulaşma saatleri saat gece 01:00 civarını bulabiliyor. Havaalanına giden aeroexpress trenlerini kaçırıyorsunuz. Arkadaşım Dmitry telefonundaki bir android uygulamasından 1000ruble civarına bir taksi ayarlamıştı.
Siz kendiniz bir taksi çevirmeye kalkarsanız 2000 ila 5000 ruble arası çok değişik fiyatlarla karşılaşabilirsiniz.
Teknik parkurlardan çekinen, patika koşularına yeni yeni girmeye niyetlenen kişiler için çok ideal bir yarış.
Herkese tavsiye ederim

Moskova Maratonu

20 Eylül'de koştuğum Moskova Maratonu hakkında da birşeyler yazayım smile
Birkaç ay veya daha öncesinden araştırırsanız Pegasus veya Rus Havayolları aracılığı ile 600TL ve hatta ucuza uçak bileti bulabiliyorsunuz.
Booking.com üzerinden günlüğü 40-50€ civarına banyolu oda veren oteller bulabiliyorsunuz. Hatta ben her türlü yerde kalabilirim diyorsanız, 5-10 kişilik öğrenci yatakhanesi tarzı odaları olan Hostellerden günlüğü 10-15€'ya kalacak yer ayarlayabiliyorsunuz.
Hangi havaalanına inerseniz inin, 00:30 - 05:30 saatleri arası hariç olmak üzere her yarım saatte bir her 3 havalalanından şehre Aeroexpress trenleri ile en ucuz ve en hızlı şekilde ulaşabiliyorsunuz. Ücreti 420 ruble (20TL civarı).
Bu trenlerle Moskova'nın metro ağına ulaşmış oluyorsunuz. 50 ruble bir metro bileti ile (2,3TL) şehrin her istediğiniz noktasına gidebiliyorsunuz. Çünkü şehrin her noktasına ulaşabilen 12 adet metro hattı var ve bunların arasında ücretsiz aktarma yapabiliyorsunuz. Gitmeden önce internetten Moskova metro haritasını telefonunuza indirmeniz çok işinize yarayacaktır.
1 numaralı Kırmızı metro hattının SPORTIVNAYA istasyonunda indiğiniz zaman Luzhniki bölgesinde yer alan ve maraton fuarının kurulduğu Devlet Konser Salonu binasına yaklaşık 1km mesafede oluyorsunuz.
Rusya'daki maratonların bir özelliği; bizdeki ultralar gibi sağlık raporu istiyorlar. Oraya gitmeden bir sağlık raporunu mutlaka temin edin. Çünkü sağlık raporunuzu göstermeden fuar alanına giremiyorsunuz. Kapıdan raporu gösterip içeri girdiğinizde numara dağıtılan yere geliyorsunuz. Burada pek sıra beklemiyorsunuz, çünkü her 400 numara için bir masa kurmuşlar yani maraton numarası veren en az 20 masa var. Numaranızı alıp fuar alanına geçiyorsunuz. Biraz sıkışık bir fuar alanı olsada bence yeterli. Ben zaten sadece enerji jeli baktığım için aradığımı buldum.
Aynı binanın önünde Pazar sabahı yarışın Start alanı kuruluyor. Fuar alanında numaranızı alırken bileğinize takılan lastik renkli bileklikleri muhafaza edin, çünkü o olmadan start alanına giremiyorsunuz. Start alanına girdiğinizde orada sadece yarışçıların olduğu biliyorsunuz. İstanbul'daki gibi seyyar satıcılar falan yok yani. Fuarın kurulduğu bina yarış sabahı soyunma yeri haline getiriliyor. Oraya kıyafetlerinizle gidip orada soyunabiliyorsunuz. Soyunduktan sonra çanta bırakma yerine geçiyorsunuz. Binanın yan tarafına 150 metre uzunluğunda bir çadır kurmuşlar. Buraya çantaları topluyorlar. Büyük bir alan olması sebebiyle 20bin çantayı hiçbir çantayı üstüste koyma ihtiyacı duymadan burada muhafaza ediyorlar.
Yarışa kaydolurken size tahmini bitirme sürenizi soruyorlar. O süreye görede sizi A-B-C-D-E gibi bloklara ayırıyorlar. Göğüs numaranızın yanında bu harfde yer alıyor. Benim numara C 2288'di. Start alanına geldiğinizde sizi bu harflere göre ilgili grubun olduğu yere alıyorlar. Numarasının önünde C yazan birisini B grubunun içine almıyorlar. A grubu yarışa başladıktan sonra yaklaşık 4-5dk arayla diğer grupları gönderiyorlar ve böylece itiş kakışın önüne geçilmiş olunuyor.
Parkurda son 5k hariç düzlük yok sayılır. Ya hafif hafif iniyorsunuz veya çıkıyorsunuz. Ama çıkışlar pek yormuyor. Parkur şehrin bir çok yerini geziyor ve start noktasında son buluyor. Parkurun hemen hemen her yerinde seyirci görebiliyorsunuz. Numaramın önünde ismimde yazdığı için birçok noktada "welcome to Russia, İsmail" diye tezahürat duymak güzeldi.
Parkurda bence yeterli destek noktası var.
Gıda masaları 10 / 14,6 / 21,1 / 24,2 / 29,6 / 34,5 / 39,6 k
Sıvı masaları 4,5 / 11.7 / 16.7 / 26.8 / 31.8 / 36,7 k
Sıvı masalarında Su ve izotonik içecek var ama izotonik istisnasız hepsinde var.
Gıda masalarında Su, izotonik içecek, muz, portakal var. 21.1k da RedBull, 39,6k da kola var ilave olarak.
Her masada sünger var. Ama olması gerekitiği gibi süngerler var. Avrasya maratonunda sünger diye verilen şeyleri yüzünüze süremiyorsunuz. Ama oradaki süngerler hiçbir şekilde tahriş etmiyor ve gönül rahatlığı ile kullanabiliyorsunuz.
Yarış bitiş alanında yine sadece yarışçılar var. Etrafı çevrili büyük alan içerisine girerken hemen suyunuzu alıyorsunuz. Ve aynı zamanda istisnasız tüm yarışcılara aluminyum termal battaniye veriyorlar. Hava 20derece civarı olmasına rağmen insanlar koşuyu bitirip vücudları soğumaya başladığında üşümesin diye herkese aluminyum termal battaniye dağıttılar. Bitiş alanında ayrıca Powerade dağıtımıda yapılıyor ve aynı zamanda bir köşede "Bulgur pilavı-sosis" tabağı dağıtımı yapılıyor. Böylece kendinizi daha rahat toparlanmanızı sağlıyorlar. Güzel bir yarıştı.
Yani bence bir maratondan keyif almak isteyen herkesin koşması gerekir orada