Cappadocia Ultra Trail yarış raporum;
Bu yarıştan sadece bir hafta önce (16-17 Ekim) Rodopi Ultra Trail (164km mesafe, 8000+ yükseklik kazanımı) yarışındaydım. O yarışın 150k kontrol noktasına ulaştığımda sağ bacaktaki Shin Splints ağrıları nedeniyle ayağımın üzerine basamaz bir haldeydim. Çantamdaki plaster bandını ağrılı bölgeye bandaj yapar gibi sararak ağrıyı dağıtıp öylelikle ilerleyebilmiş ve son 14k mesafeyi 4 saat 20dk'da alarak yarışı 37saat 11dk'da tamamlayabilmiştim.
Yarıştan sonra pek dinlenmeden Pazar gecesini otobüs yolcuğu ile geçirerek Pazartesi sabahı İstanbul'a ulaştım. Sonrasında Shin Splintslerimi tetiklemekten korktuğum için hiç jog dahi yapamadan, Voltaren merhemi ile 5 gün geçirdim ve Cuma akşamı Nevşehir uçağında 164km üstüne hiç jog ve gerdirme yapamamış, ağzına kadar laktik asit yüklü odunlaşmış bacaklarımla ne yapacağımı düşünüyordum.
Son uçakla geldiğim için yarış kiti dağıtılan yer kapanmak üzereyken yetişip numaralarımızı aldık. Pansiyona gelip kendimi yatağa attığım zaman saat 00:30 olmuştu.
Yarış sabahı 05:30 gibi kalktım. Drop-bag ve yarış çantamı hazırlayıp başlangıç noktasına indiğimde saat 06:45 civarına gelmişti. Havanın bozacağı belli olduğu için ve bünye ısınıncaya kadar geçecek sürede gövdeyi sıcak tutmak için yağmurluğumu giyip başladım. 07:00 gibi start aldık.
Arkalardan başladım. İbrahimpaşa'ya kadar olan kısmı geçen haftanın yorgunluğunu bacaklardan atıp onları açmak için jog temposunda gittim. Mümkün oldukça sabit tempoda gitmeye çalıştığım için yağmurdan pek etkilenmedim. 22k civarında Göreme'den geçerken Üçhisar'a varıp Göreme'ye gelen, yani 35k civarını koşan bazı hızlı koşucuların yine bizim rotayı girdiklerini gördüm. Bu beni rota işaretlemesi hakkında biraz tedirgin etti. O noktadan sonra işaretleri daha bir dikkatli takip etmeye başladım.
Üçhisar'da yağmur nedeniyle kontrol noktası küçücük bir alana sıkışmış bir haldeydi. Suyumu doldurup hemen ayrıldım buradan. İpli geçişi ve tahtalı geçişi kazasız atlattım. Burada çok düşen olur diye düşünürken 100mt ileride tahtalı geçişde düşüp kolunu incitmiş bir koşucuya rastladım. Ona çantamdaki bandajı verip devam ettim.
30k civarında yağmur artık kaybolduğu için yağmurluğumu çıkarıp çantama koydum. Göreme'de fazla oyalanmadan yoluma devam ettim. Çavuşin'den sonra batonlarımı çantamdan çıkarıp ilk o yokuşta kullandım. Bu aynı zamanda bir yarışta ilk baton kullanışımdı. Şansıma alışma sıkıntısı yaşamadım. Yokuşu çıkıp 46-47k civarına geldiğimde bacaklarımdaki laktik asitleri artık attığımı ve yarışa ısındığımı hissediyordum. Ürgüp'e kadar olan bu bölümde biraz hızımı artırabilmiştim.
İbrahimpaşa'da 148.inci sıradayken tempomu koruyabildiğim için Ürgüp'ten 115.inci sırada çıkmıştım.
Ürgüp'ten çıktıktan 1 saat kadar sonra hava kararmaya başladı. Bu noktaya kadar herşey yolunda gitmişti ki; bu benim pek başıma gelmez, bu noktada kafa lambamı kontrol ettiğimde sabah çalışan aletin artık çalışmadığını gördüm. Işığı çalışan birilerini arayış çabam yine başlamıştı. 70-73k arasındaki yokuşu ayışığında çıktıktan sonra Plato kontrol noktasına giden düzlükte Fırat Kara ve Bülent Şatır ile karşılaştım.Bu noktadan sonra onlara eşlik etmeye başladım. Güzel bir ekip oluşturmuştuk.
Plato kontrol noktasına ulaştığımızda Karlık kontrol noktasından çıkıp yine Plato'ya gelenleri gördüğümüzde rota işaretlemesi bizi yine tedirgin etmişti. Plato'dan Karlık'a, Karlık'tan platonun düzlüğüne kadar olan bölümde rota şaşırma ihtimali pek olmadığı için pek tedirgin olmadan gelmiştik. Ama hem Ürgüp'te hem Plato'da hemde Karlık'da sıcak birşeyler bulamayınca enerjimiz fazlasıyla düşmüştü. Plato üzerinde sürekli işaret takip ederek tedirgin bir halde gittik. O yüzden bu düzlükte pek koşamadık. Mustafapaşa'ya doğru giderken "şimdi bir yol kenarı lokantasına rastlasak yarışı bırakır oturum lokantaya abi" gibi, "şimdi bir kuru-pilav olsa ne kadar güzel olur, varınca hemen Nevşehir'e gidip kuru-pilav veren bi yer bulalım abi" gibi muhabbetler yapmaya başlamıştık. 92k'daki inişi biraz arkadaşların birazda ay ışığının yardımı ile indim. Dereleri geçip Mustafapaşa'ya ulaştık.
Mustafapaşa kontrol noktasının kapalı bir mekanda olması çok iyi oldu. Ayran içip, birşeyler atıştırıp buradan ayırıldık ve son 10k yollara düştük. Son 10k'da ara ara koşuyorduk ama koşu hızımız normal bir yürüş temposundan çokda hızlı değildi. Ve gece 03:01 civarında bitiş çizgisine ulaştık.
Bitiş çizgisinde Girgin kardeşlere süremizi kaydettirdikten sonra yemek yenilen alana geçtim.
Burada koşuculara yardım edecek kimse yoktu. Orada bulduğum kağıt bardağın içine tencere içinde kalan son sebzeli köfteyi doldururken, Ürgüp'teki tüm lokantaların açık olduğu bir saatte bitişe ulaşmış olan bir 60k koşucusu olmak varken tüm yarışı hiç sıcak birşey yemeden atıştırmalıklar ile tamamlayarak kendisine işkence eden bir 110k koşucusu olduğum için gecenin o saatinde o soğuk yemeği yerken kendime küfür eder haldeydim.
110k koşmaya niyetliyseniz organizasyondan pek birşey beklemeden "kendi kendine yeterlilik modunda" bu yarışı koşmanızı tavsiye ederim.
Yarış ekibine naçizane bir tavsiye; Daha derli toplu, olması gerektiği bir yarış elde etmek istiyorsanız, Ultra maraton organizasyonları hakkında tecrübeli "rota sorumlusu", "lojistik sorumlusu", "konaklama&ulaşım sorumlusu", "kayıt sorumlusu" , "gönüllüler sorumlusu", "başlangıç alanı sorumlusu", "bitiş alanı sorumlusu" ve bunların hepsinin başında da "yarış sorumlusu" gibi görevler için ayrı ayrı kişiler ve hatta ekipler oluşturmanız çok faydalı olacaktır.
Teşekkür ederim