Bansko; yazları trekking faaliyetleri kışlarıda kayak faaliyetleri yapılan Pirin Ulusal Parkının yanında konumlanmış, yaklaşık 13bin nüfuslu bir bir şehir.
Eski doğu bloğu Avrupa şehri görüntüsünden yavaş yavaş İsviçre şehri görüntüsüne geçmeye çalışan güzel bir şehir. Şehir yazın trekking, kışın kayak merkezi oluyor.
Birçok spor malzeme mağazası bulabiliyorsunuz ama ana spor kışın kayak ve yazın trekking olduğu için genelde bu malzemeler bulunabiliyor. Pek koşu malzemesi bulma imkanı olmadı.
Ulaşımı kendi aracımla yaptım. İstanbul içinden ortalama olarak (örneğin Esenler otogarından veya Atatük Havaalanından) Kapıkule Sınır Kapısına olan mesafe 250km civarında.
Sınır kapısından Bansko şehrine kadar olan mesafe yaklaşık 310 km.
Yani toplamda Ankara-İzmir arası kadar bir mesafe. Daha fazla değil.
Bu 310 km mesafenin 190km'si duble yolda gidiyor.
Bulgaristan'a girdikten sonraki gidilen 190 km sonunda Pazardzhik şehrinde duble yoldan çıkıyorsunuz, şehrinden içinden geçerek bundan sonrasını tek gidiş-geliş yoldan devam ediyorsunuz.
Pazardzhik şehrinden 28km sonra Belovo kasabasına varıyorsunuz. Buradan Yondola kasabasına kadar yaklaşık 25 km süren bir orman yoluna giriyorsunuz. Bu orman yolundaki orman manzaraları çok güzel.
Yondola - Bansko arasında kalan mesafe yine geniş bir gidiş-dönüş yol şeklinde.
Bulgaristan'da trafik sorunu yok.
O yüzden bu Bulgaristan içindeki 310 km boyunca keşke şurada otoyol olsaydı veya şurada duble yol olsaydı dediğiniz bir yer olmayacak.
Bulgaristan denilince rüşvetci trafik polislerinden çok bahsedilir ama içinden geçilen Pazardzhik şehri haricinde şehirler arası yollarda trafik polisi görmüyorsunuz. Bizi durduran herhangi bir polis olmadı.
25 km orman kısmındaki yolda biraz çatlaklar olsada, öyle bizim köy yolları gibi patlaklar, çukurlar falan yok.
O 25km haricindeki 285km zaten çatlak dahi olmayan oldukça düzgün yollardan oluşuyor.
Akaryakıt Bulgaristan'da çok daha ucuz. O yüzden deponuzu Bulgaristan tarafında doldurmaya çalışın. Bizde LPG'nin litresi 3.0-3.2 TL/lt civarındayken Bulgaristan tarafında 1.95-2.10 TL/lt civarındaydı.
Yarış kitlerinin dağıtıldığı yer şehir merkezindeki meydanda kurulu oluyor.
Bu meydanda 2-3 adet spor malzeme satın alabileceğiniz standda bulunuyor.
Perşembe akşamı yola çıkıp, tüm geceyi yolda geçirdiğimiz için yarış malzemelerimizi alınca teknik toplantıyı beklemeyip dinlenmek için otelimize geçtik. Saint George Palace Otelinde kaldık. Otel fiyatları bizden çok daha uygun. Tam teşekküllü mutfağı ve salonu olan stüdyo daireler günlük 40€ gibi bir fiyatla bulunabiliyor. Bu fiyatın içerisine her ne kadar biz fırsat bulamamış olsakda havuz, sauna vb SPA hizmetleri ücretsiz olarak dahil ediliyor.
Cumartesi günü yarışın ikinci CP'sinde diğer tüm koşuculara GPS izleme ünitesi verildiği halde bize verilmediği ortaya çıktı. Bu GPS izleme ünitelerinin girmediğimiz teknik toplantıda verildiğini tahmin ediyorum.
İlk başlarda oldukça uzun tutulan cutoff sürelerinin yarışa daha çok koşucu çekmek için yapılmış bir uygulama olduğunu düşünmüştük. Ama her koşucuya GPS izleme ünitesi verilme ihtiyacı duymalarının ve uzun cutoff sürelerinin parkurun zorluğu yüzünden olduğunu farkettik.
Çoğu yarışda parkur grafiğinde iniş yada çıkış gözüken kısımların içerisinde gizli düzlükler yada iniş çıkışlar vardır. Bu sayede nefes alma şansınız olur. Burada grafikte ilk 20km yokuş gözüküyor. Ve parkurun ilk 20km'si yokuş. Azıcık dahi düzlük yada iniş yok. Özellikle yüksek irtifada toprak üstünde adım atmaya hasret kalıyorsunuz.
13k'da olan ilk CP'ye kadar toprak yol şeklinde olan parkur bu noktadan sonra teknik hale geliyor. 20k'dan sonra aşağıdaki hali alıyor.
Bu derece teknik bir parkur olması bence oldukça güzeldi. Ama parkurda ve organizasyonda bizim yarışlara göre farklı bir yaklaşım vardı.
Bölgede bolca trekking rotası ve trekking rotalarının taşlar üzerinde farklı renkteki boyalar ile gösterilen işaretlemeleri vardı.
Parkurun herhangi bir trekking rotasına dahil olmayan kısımları organizasyon bayrakları ile işaretlenmişti. Trekking rotalarına dahil olan kısımlarında organizasyon bayrakları yok.
Bu kısımlarda taşlar üzerindeki trekking rota boyalarını takip etmek zorundasınız.
Zaten bayraklarda yada boyalarda herhangi reflektif kısım yok.
Geceye kaldığınızda ya taşlardaki reflektif olmayan boyaları yada reflektif olmayan bayrakları takip etmek durumundasınız.
Sitede yarış için GPS cihazı tavsiye etmelerinin sabebini rota üzerinde çok iyi anlıyorsunuz.
2 gün önce Türkiye'de 35 dereceleri yaşamış birisi olarak Bansko hava durumu her ne kadar 15/5 derece olarak göstersede, hava çokda abartmaz düşüncesiyle yarışa uzun kışlık bisiklet forması ve yağmurluk ile başlamıştım. Gün içerisinde bu kıyafetler yeterli kalmış olsada akşam üstü üçüncü zirvenin kuzey cephesinde sıfırın altına düşen sıcaklık çok sert rüzgar ile birleşince vücudu net bir şekilde kırılma noktasına getirmişti. Şansımıza sadece tipi ve kar yağışı oldu. O soğukta yağmur yeseydik hipotermi kaçınılmaz gibi olurdu. Sitedeki grafikte 42k'da gözüken üçüncü CP'nin 46k'da gelmesi ayrı bir moral bozucu durum oldu.
CP noktaları olarak çadır yerine rotayı ona göre ayarlayıp bölgedeki binaların kullanılmış olması soğuk dağ havasında koşucular için bir avantaj.
CP'lerdeki gıdalarda oldukça tatminkar. İlk defa bir yarışta CP'de köfte buldum.
Ama üçüncü CP için yerel bir tavernanın insanların yiyip, içip, dans ettiği salonunda köşeye kurulmuş bir masa ayarlanmış olması biraz şaşırtıcı bir durumdu.
Üçüncü CP'deki şaşkınlığımız ve CP'den bir görüntü;
Üçüncü CP'de üzerimizde GPS izleme cihazı olmayışı nedeniyle organizasyon görevlileri bizi gece izleyemeyecekleri için o havada bizi dördüncü zirveye göndermeyi göz alamadılar.
Bizde hem mevcut ekipmanlarımızın gündüz vakti dahi üçüncü zirvede yetersiz kalması ve ondan 200 metre daha yüksek dördüncü zirvede gece vakti bizi idare edemeyeceğinin aşikar olması hemde o havada reflektif işaretleme olmayan bir gece parkuru ile uğraşmanın güçlüğü ile birleşince sakatlığımız veya cutoff durumu olmamasına rağmen ilerlemeyi göze alamadık.
CP noktaları şehre oldukça uzak. üçüncü CP'de yarışı bırakan sporcuları şehre götürmek için organizasyonun bir araç ayarlaması 4buçuk saat civarında zaman aldı. Bu yüzden saatlerce taverna ortamında beklemek durumunda kaldık. O yorgunlukla saatlerce taverna ortamında kalmak tam bir işkence haline gelmişti. Araç gelince CP'den şehre varmamız 2buçuk saat sürdü. Yani CP'ye geldikten 7 saat sonra şehre ancak gelebildik. CP'de bırakmayıp yolumaza devam etsek kalan 25k'yı belkide daha kısa sürede tamamlayıp şehre varabilirdik. O yüzden mümkün oldukça yarışı bırakmamaya çalışın.
Soğu hava ultralarına ve kısıtlı işaretleme yapılmış parkurlara dair alınmış bir çok ders ile bir macerayı daha bitirdik. Ben şimdiden kışlık ekipman bakmaya başladım.
Bu yarışta hem ben İsmail EREN hemde koşu arkadaşım Dilek Özgürel çok şey öğrendik.
Bu hesap burada bitmez. Seneye uygun ekipmanlar ile ben yine burada olacağım. Herkesi beklerim...