Birincisi; yarışlarda yeni şeyler denemeyim.
İkincisi; Hava durumunu iyi analiz edin ve farklı durumlar için hazırlıklı olun.
İlla ki yeni şeyler denemek istiyorsanız yada hazırlıksız olay anı mücadelelerinden zevk alıyorsanız acı çekme eşiğinizin yüksek olduğundan emin olun. Çünkü sonuçlar acılı oluyor.
Eşyalarımı topladım ve Ürgüp'e geldim. Zorunlu malzemelerin haricinde sadece şort, kolsuz tişört ve uzun kollu kışlık forma aldım. Elektrolit, jel, gıda, yedek çorap, yedek ayakkabı, vs başka hiçbir şey almadığım için içinde hem günlük kıyafetler hemde koşu malzemelerim olan çantamın ağırlığı 7kg altında kalabildi. Bu trekking yaparken iyi olsa da yarışlarda bu kadar minimalist olmak sorunlara yol açabiliyor :)
Yol kenarındaki bir BIM marketten Olips görüntüsünde bir şeker buldum. Onu yarış gıdası olarak kullanmaya karar verdim. Yanıma o şekerlerden aldım. Hava durumu 18⁰/2⁰ gibi bir değer gösterdiği için sabah soğuk olur diye kolsuz tişörtümü, onun üstüne uzun kollu kışlık formamı giydim. Yanıma çakma olips şekerlerimi alıp start alanına vardım.
ilk CP'ye sabah serinliğinde vardım. Fazla vakit kaybetmemek için buradan doğrudan geçtim. Ama açık gökyüzü altında sıcaklık hemen kendisini hissettirdi. Uzun kollu tişörtümü bir süre sonra çıkarmış olsamda, enerji vermeyen şeker ve su kaybı ile 2:30 sürede geldiğim 21.inci km'de dehidrasyon ve duvara çarpma belirtileri görmeye başladım. Bu yüzden 21-27 arası 6 km mesafeyi 2 saatte ancak geçebildim. CP27'ye girerken dizlerim titriyordu.
CP27'de mandalina, tuzlu limon, tuzlu kraker, soda ile kendime geldim. Suyumu doldurdum ve kendime gelmiş bir vaziyette tekrar yola çıktım. Rahat bir şekilde CP35'e ulaştım. Burada da tuzlu patates ve mandalina ile enerji takviyesi yapıp tekrar yola çıktım.
Bu kadar kuru bir zemin beklemiyordum. O yüzden yeni aldığım ve daha önce yarış koşmadığım Salomon Speedcross 4 ile yarışa başlamıştım ve bu ayakkabı kuru, sert zeminler için pek uygun değil. Bu yüzden 35k'dan itibaren her iki ayak altıda su topladı ve bu gücüm olduğu halde koşamamak olarak bana geri döndü.
40k civarında gün içerisindeki fazlaca terleme yüzünden oluşan elektrolit kaybı yüzünden artık baldırlarım çekmeye başlamıştı. Tam o sırada arkamdan yetişen Dilem Koçak'ın bana verdiği elektrolit hapları can kurtarıcı etki yaptılar ve belkide yarışı bitirmemi sağladılar. Su toplamış ayaklar üzerinde sekerek CP46'ya vardım.
CP46'da yine besin ve su takviyesi yapıp ayrıldım. Çok koşmak istediğim halde ayağımın altındaki su torbaları yüzünden platoyu yürüyerek geçmek zorunda kaldım. 49km civarında birinci ayağın altındaki su torbaları patladı. İlk patlama anında ayak altında büyük bir acı hissediyorsunuz. Ama yarım saat kadar sonra üzerine basılabilir bir hale geliyor.
CP53'den çıktıktan hemen sonra ikinci ayağın altındakisu torbalarıda patladı ve 55k ile bitiş çizgisi olan 63k arasında en rahat ilerlememi geçirerek bitiş çizgisine ulaştım. Finişer yeleğimi dahi almadan ve finiş yemeğimi dahi yemeden kendimi otele attım.
CP27 ve CP35 denk geldiğim ve CP52'den itibaren bana yoldaşlık yapan Meltem Uzun bacıma teşekkürü borç bilirim. Kendisi ile nice 100km, 100mil yarışları beraber koşarız umarım :)
Tüm gün tek bulut dahi görmeden şapkasız güneş altında kaldığım için güneş çarpmasını yaşıyordum. Ki güneş çarpması belirtilerini üzerimden atmam 3 günümü aldı. Ayaklarımın altında patlayan yerlerin acısı ise halen geçmiş değil.
Seneye ben yine buradayım. Beklerim tüm dostları...