Cappadocia Ultra Trail yarış raporum;
Bu yarıştan sadece bir hafta önce (16-17 Ekim) Rodopi Ultra Trail (164km mesafe, 8000+ yükseklik kazanımı) yarışındaydım. O yarışın 150k kontrol noktasına ulaştığımda sağ bacaktaki Shin Splints ağrıları nedeniyle ayağımın üzerine basamaz bir haldeydim. Çantamdaki plaster bandını ağrılı bölgeye bandaj yapar gibi sararak ağrıyı dağıtıp öylelikle ilerleyebilmiş ve son 14k mesafeyi 4 saat 20dk'da alarak yarışı 37saat 11dk'da tamamlayabilmiştim.
Yarıştan sonra pek dinlenmeden Pazar gecesini otobüs yolcuğu ile geçirerek Pazartesi sabahı İstanbul'a ulaştım. Sonrasında Shin Splintslerimi tetiklemekten korktuğum için hiç jog dahi yapamadan, Voltaren merhemi ile 5 gün geçirdim ve Cuma akşamı Nevşehir uçağında 164km üstüne hiç jog ve gerdirme yapamamış, ağzına kadar laktik asit yüklü odunlaşmış bacaklarımla ne yapacağımı düşünüyordum.
Son uçakla geldiğim için yarış kiti dağıtılan yer kapanmak üzereyken yetişip numaralarımızı aldık. Pansiyona gelip kendimi yatağa attığım zaman saat 00:30 olmuştu.
Yarış sabahı 05:30 gibi kalktım. Drop-bag ve yarış çantamı hazırlayıp başlangıç noktasına indiğimde saat 06:45 civarına gelmişti. Havanın bozacağı belli olduğu için ve bünye ısınıncaya kadar geçecek sürede gövdeyi sıcak tutmak için yağmurluğumu giyip başladım. 07:00 gibi start aldık.
Arkalardan başladım. İbrahimpaşa'ya kadar olan kısmı geçen haftanın yorgunluğunu bacaklardan atıp onları açmak için jog temposunda gittim. Mümkün oldukça sabit tempoda gitmeye çalıştığım için yağmurdan pek etkilenmedim. 22k civarında Göreme'den geçerken Üçhisar'a varıp Göreme'ye gelen, yani 35k civarını koşan bazı hızlı koşucuların yine bizim rotayı girdiklerini gördüm. Bu beni rota işaretlemesi hakkında biraz tedirgin etti. O noktadan sonra işaretleri daha bir dikkatli takip etmeye başladım.
Üçhisar'da yağmur nedeniyle kontrol noktası küçücük bir alana sıkışmış bir haldeydi. Suyumu doldurup hemen ayrıldım buradan. İpli geçişi ve tahtalı geçişi kazasız atlattım. Burada çok düşen olur diye düşünürken 100mt ileride tahtalı geçişde düşüp kolunu incitmiş bir koşucuya rastladım. Ona çantamdaki bandajı verip devam ettim.
30k civarında yağmur artık kaybolduğu için yağmurluğumu çıkarıp çantama koydum. Göreme'de fazla oyalanmadan yoluma devam ettim. Çavuşin'den sonra batonlarımı çantamdan çıkarıp ilk o yokuşta kullandım. Bu aynı zamanda bir yarışta ilk baton kullanışımdı. Şansıma alışma sıkıntısı yaşamadım. Yokuşu çıkıp 46-47k civarına geldiğimde bacaklarımdaki laktik asitleri artık attığımı ve yarışa ısındığımı hissediyordum. Ürgüp'e kadar olan bu bölümde biraz hızımı artırabilmiştim.
İbrahimpaşa'da 148.inci sıradayken tempomu koruyabildiğim için Ürgüp'ten 115.inci sırada çıkmıştım.
Ürgüp'ten çıktıktan 1 saat kadar sonra hava kararmaya başladı. Bu noktaya kadar herşey yolunda gitmişti ki; bu benim pek başıma gelmez, bu noktada kafa lambamı kontrol ettiğimde sabah çalışan aletin artık çalışmadığını gördüm. Işığı çalışan birilerini arayış çabam yine başlamıştı. 70-73k arasındaki yokuşu ayışığında çıktıktan sonra Plato kontrol noktasına giden düzlükte Fırat Kara ve Bülent Şatır ile karşılaştım.Bu noktadan sonra onlara eşlik etmeye başladım. Güzel bir ekip oluşturmuştuk.
Plato kontrol noktasına ulaştığımızda Karlık kontrol noktasından çıkıp yine Plato'ya gelenleri gördüğümüzde rota işaretlemesi bizi yine tedirgin etmişti. Plato'dan Karlık'a, Karlık'tan platonun düzlüğüne kadar olan bölümde rota şaşırma ihtimali pek olmadığı için pek tedirgin olmadan gelmiştik. Ama hem Ürgüp'te hem Plato'da hemde Karlık'da sıcak birşeyler bulamayınca enerjimiz fazlasıyla düşmüştü. Plato üzerinde sürekli işaret takip ederek tedirgin bir halde gittik. O yüzden bu düzlükte pek koşamadık. Mustafapaşa'ya doğru giderken "şimdi bir yol kenarı lokantasına rastlasak yarışı bırakır oturum lokantaya abi" gibi, "şimdi bir kuru-pilav olsa ne kadar güzel olur, varınca hemen Nevşehir'e gidip kuru-pilav veren bi yer bulalım abi" gibi muhabbetler yapmaya başlamıştık. 92k'daki inişi biraz arkadaşların birazda ay ışığının yardımı ile indim. Dereleri geçip Mustafapaşa'ya ulaştık.
Mustafapaşa kontrol noktasının kapalı bir mekanda olması çok iyi oldu. Ayran içip, birşeyler atıştırıp buradan ayırıldık ve son 10k yollara düştük. Son 10k'da ara ara koşuyorduk ama koşu hızımız normal bir yürüş temposundan çokda hızlı değildi. Ve gece 03:01 civarında bitiş çizgisine ulaştık.
Bitiş çizgisinde Girgin kardeşlere süremizi kaydettirdikten sonra yemek yenilen alana geçtim.
Burada koşuculara yardım edecek kimse yoktu. Orada bulduğum kağıt bardağın içine tencere içinde kalan son sebzeli köfteyi doldururken, Ürgüp'teki tüm lokantaların açık olduğu bir saatte bitişe ulaşmış olan bir 60k koşucusu olmak varken tüm yarışı hiç sıcak birşey yemeden atıştırmalıklar ile tamamlayarak kendisine işkence eden bir 110k koşucusu olduğum için gecenin o saatinde o soğuk yemeği yerken kendime küfür eder haldeydim.
110k koşmaya niyetliyseniz organizasyondan pek birşey beklemeden "kendi kendine yeterlilik modunda" bu yarışı koşmanızı tavsiye ederim.
Yarış ekibine naçizane bir tavsiye; Daha derli toplu, olması gerektiği bir yarış elde etmek istiyorsanız, Ultra maraton organizasyonları hakkında tecrübeli "rota sorumlusu", "lojistik sorumlusu", "konaklama&ulaşım sorumlusu", "kayıt sorumlusu" , "gönüllüler sorumlusu", "başlangıç alanı sorumlusu", "bitiş alanı sorumlusu" ve bunların hepsinin başında da "yarış sorumlusu" gibi görevler için ayrı ayrı kişiler ve hatta ekipler oluşturmanız çok faydalı olacaktır.
Teşekkür ederim
9 Kasım 2015 Pazartesi
22 Ekim 2015 Perşembe
RODOPI ADVENDURUN - 164 km’lik bir macera-dayanıklılık yarışı
16-17 Ekim tarihlerinde Yunanistan'ın Xanthi (İSKEÇE) şehrinde düzenlendi bu yarış.
Yarışın resmi websitesi6
Öncelikle olarak şunu söylemek isterim ki böylesi bir yarışa gitmek sanıldığı kadar çok masraflı değil.
Örneğin kendi yaptığım harcamaları özetleyecek olursam;
Ulusoy firması ile İstanbul-Xanthi otobüs bileti; 20€ git, 20€ gel, toplam 40€
Booking firması üzerinden Hotel Paris isimli tesiste 3 gece konaklama 75€
Europcar üzerinden 3 günlüğüne araç kiralamak 66€
Akaryakıt masrafı 3 günlük (araç benzinliydi, şansınıza dizel denk gelirse daha düşükde olabilir) 25€
Yeme-içme masrafı 3 günlük (çoğu sürede yarışta oluyorsunuz zaten) 34€
Toplam=40+75+66+25+36=240€
Birden çok kişi giderseniz daha ucuza dahi getirme imkanınız var.
Otobüs saat 21:00'de Esenler Otogarından kalkıyor.
saat 01:00 gibi İpsala Sınır kapısına varıyorsunuz.
Sınır geçişi yarım saat civarı sürdü. Fazla vakit almıyor yani.
Saat 05:00 Xanthi'ye geliyorsunuz.
Şehirde otogar olmadığı için bir sokak ortasında otobüs sizi bırakıyor.
Kalacağım oteli yarış yerine yakın bir yerden değilde Xanhti şehrinden yapmam isabetli olmuş,
çünkü yürüyerek 5 dk sonra otele varmıştım.
Booking.com sitesine göre saat 14:00'de giriş yapmam gerekirken "ben erken geldim, beni kabul eder misiniz?" dediğimde hiç tereddütsüz kabul ettiler. Odamın o anda dolu olduğunu ve saat 12:00 boşalacağını, o yüzden o saate kadar boş başka bir odaya yerleştireceklerini özürler dileyerek söylediler. Ve 9 saatlik erken giriş yapmış olmama rağmen çıkış yaparken herhangi bir ilave ücret talep etmediler.
Yarış nedeniyle 2 gece uyuyabileceğim otelde bu erken giriş sayesinde neredeyse 3 gece uyuyabilmiş oldum.
Saat 09:00 gibi araç kiralama firmasından aradılar. Nerede kaldığımı sordular ve aracı otelin önüne kadar getirdiler ve bana teslim ettiler. Hiç zorluk çekmedim, birşeylerle uğraşmak zorunda kalmadım yani.
Yarış sabahı start anından 2 saat önce gidip yarış paketlerinizi alabiliyorsunuz.
Ama ben hem yolu göreyim ve malzemelerimi erkenden alayım diye Perşembe günü paketimi aldım.
Xanthi şehri ovanın bittiği ve dağlık alanın başladığı bir noktada kurulmuş.
Şehir genelde düz ve 70-80mt rakımda kurulu ama şehrin içinde çok hafif dağlara doğru giden bir eğim var.
Sokakların bu eğimini yukarı doğru takip ederek veya yön tabelerına bakarak "Stavroupoli" yolunu kolaylıkla buluyorsunuz.
Stavroupoli yolunda 19km kadar gittikten sonra yolun sağında 3-4 adet levha göreceksiniz.
Burada ana yoldan çıkıp sağa sapmanız gerekiyor.
Bu yoldan giderken birkaç yol sapağı görsenizde sarı yol çizgilerinden ayrılmadan devam edin.
30 km kadar gidince karşınıda 3-4 tane levha göreceksiniz milli park hakkında bilgilendirme yapan.
Bu noktada sarı yol çizgileri yolla birlikte "U" dönüşüne yakın bir dönüşle sola dönüyor ama siz bu noktada sola dönmeyin.
Sarı yol çizgilerini bırakıp dosdoğru karşıya devam edin.
2 km kadar sonra yarış çantası tesliminin yapıldığı ve aynı zamanda start noktası olan yere geleceksiniz.
Burada size yarış çantasını veriyorlar ama yarış tişörtü yerine üzerine isminizin yazılmış olduğu bir ceket vermeleri hoş bir sürpriz oldu.
Türkiye'de 219TL'ye satılan bir ÜRÜN4 ile yarış bedeli olarak verdiğiniz 120€ ücretin yarısından fazlasını oracıkta geri almış oluyorsunuz zaten.
Yarış öncesi yemeği olarak patates salatası ve makarnadan oluşan doyurucu bir yemeğide yarış paketini aldığınız yerde yiyorsunuz.
Bu yemeğin aynısını yarış sonrası yemeği olarak yarışı bitirincede veriyorlar.
Ayrıca birde yarış startı öncesi kahvaltı olarak yemeniz için protein ağırlıklı bir kumanyada veriyorlar.
Yani yarışın içi hariç, yarış dışında organizasyon size 3 öğün yemek sağlamış oluyor.
Yarış organizatörü Christos Katsanos bana o kadar yakın ilgi gösterdi ki; "herhalde beni gerçek kardeşine falan benzetti" diye düşündüm bir an. Sonra baktım ki adam herkesle tek tek ilgilenip tek tek teşekkür ediyordu.
Kendinizi orada bir lütufmuş gibi hissetmenize yol açıyordu.
Asıl sürprizi ise Haziran ayında ayağımı kırdığım için gidemediğim Olympus Mythical Trail koşusunun Organizatörü Lazaros Rigos yaptı.
Oraya koşmaya gelmişti ve benim bu organizasyona katılacağımı öğrenince benim o yarıştaki yarış paketimide bana vermek için yanında getirmiş.
Böylece birde yağmurluğum olmuş oldu.
İnsan karşısında kendisini bu kadar önemseyen organizatörler görünce oldukça iyi hissediyor.
Yarış sabahı erkenden kalkıp yarışın yapılacağı yere doğru yola koyuldum.
Her ne kadar mesafe 50km civarı olsada, son 30km çok virajlı ve küçük bir yol olduğu için en az 1 saat alıyor şehirden oraya ulaşmak.
Yarışa hiçbir protokol davet edilmediği için yani kimse "hazır miting gibi kalabalık buldum, konuşayım bari" demediği için yarış tam saatinde Perşembe 06:00'da başladı.
Her yarışta illaki birşeyler unuturum. Bu yarıştada cep telefonumu otelde unuttum. O yüzden yarış kaydı yapamadım ve hiç fotoğraf çekemedim. Böylesi bir yarışta telefonsuz olmak biraz riskliydi ama bir sorun yaşamadım.
Bu yarışa gelirken şunun farkına varın.
Parkurda her bir km başına 50mt yükseklik kazanımı var. Bu oran İznik Ultrada 20mt, Kapadokya Ultrada 32mt.
Yükseklik profilinde sarı ile gösterilen yerler toprak yolları yeşil ile gösterilen yerler patikaları gösteriyor.
Bu kadar yükseklik kazanımını sağlayabilmek için özellikle patika olan kısımlarda grafikde gösterilemeyen çok çok daha fazla iniş çıkış yapan ve genelinde teknik bir zemine sahip bir rota ile karşılaşacaksınız.
Sabit pace ile gidebileceğiniz düzlük bulmakta oldukça zorlanacaksınız.
Parkur rekorunun 23saat, ortalama bitirme süresinin 35 saat olması parkurun sizi zorlayacağının bir kanıtı zaten.
Bu mesafede 26 adet CP varmış gibi gözüksede sadece 6 adet destek noktasında su ve gıda var. Diğerlerinin çoğunda su dahi olmadan sadece zaman kontrolü yapılıyor.
Ve destek noktalarının arasıda mesafede uzun. 5-6 saat destek noktası göremeden ilerlemek zorunda kalabiliyorsunuz.
Bu yüzden yanınızda beslenme ve su alımını iyi planlanmanız lazım.
Ben her bulduğum derede şişelerimi doldurdum. Ama ben dere suyu içemem derseniz oldukça büyük suluk taşımak zorunda kalabilirsiniz.
Yanımda bolca jel taşıdım ve destek noktalarında en az 10dk durup beslendim.
Yolda enerjisiz kalma riskini alamazdım.
Yarışın başlamasıyla birlikte toprak yolda ilerlemeye başlıyorsunuz.
İlk 6km iniş, sonra 1,2km çıkış ile ilk CP'ye varıyorsunuz. Burası büyük ihtimalle yarışın en rahat yeri.
Bu noktadan sonra patika başlıyor. 1,5km genelde iniş ve 1,5km kadar genelde çıkış ile 10k civarında 2.inci CP'ye varıyorsunuz.
Buradan 16k'daki 3.üncü CP'ye kadar sürekli iniş olan patikayı taze enerjinizle nasıl indiğinizi anlamayacaksınız dahi.
19k'ya kadar rahat bir toprak (çok kısa bir asfalt geçişide var) yol ve sonrasında in-çık patika ile 22k CP'ye varıyorsunuz.
Bu noktadan sonra genelde yokuş giderek 27k'da bulunan ilk destek noktasına (Prasinada) ulaşıyorsunuz.
Ben böylesi bir destek noktası anlayışı görmemiştim daha önce.
İlk noktaya insanlar kalabalık gelir diye koşucular ve görevliler için en az 20 masa vardı ve en az bir düğün savacak kadar çok sandalye vardı. Her destek noktasında ya makarna yada çorba vardı. Bazısında hem çorba hem makarna vardı. Her koşucunun hizmetine yetişecek kadar çok destek personeli vardı. Her destek noktasında gerçek battaniye vardı. Siz oturunca hemen gelip üşüme diye koca battaniye ile sizi sarıyorlar. Tatlısı, tuzlusu, enerji jeli, kolası ile her destek noktası oldukça zengin içerikli tam bir destek noktası kıvamındaydı.
ilk CP ile ikinci CP (Zarkadia) arasında parkurda neredeyse hiç toprak yol yok. Tamamen teknik patikadan oluşan bu kısım yaklaşık 14k uzunluğunda. Zarkadia'ya ulaştığımda kendimi yorgun hissetmiyordum ama teknik patikaya alışık olmadığım ve bu yüzden hız yapamadığım için 14k mesafeyi 3 saate yakın sürede ancak alabilmiştim.
Zarkadia aşağı yukarı bir maraton mesafesi (41k) ve aynı zamanda rotanın tam ilk çeyreği oluyor.
ilk çeyrek nispeten kolay geçiyor, çünkü 1660mt çıkış yaparken 2640mt iniş yapıyorsunuz.
Bu noktanın bir diğer özelliğide bu noktadan sonra 82k mesafelik bir rotayı ormanlık alanda tamamlayıp buraya geri gelecek olmanız.
Yani son 41k olarak bu noktaya kadar geldiğiniz yolu geri döneceksiniz.
Buradan üçüncü CP olan Krousovo'ya (69k) kadar çok az toprak yollu, bol teknik patikalı bir rota ile ilerledik.
Teknik patikaları çok fazla beceremeyince bir tank olmaya karar verdim.
Yani yokuşlarda, inişlerde ve düzde mümkün olduğunca sabit bir hızla giderek, hıza fazla yüklenmeden dayanıklılık üzerine oynamaya karar vermiştim.
22k kontrol noktasında 110.uncu sıradaydım.
56k kontrol noktasında 114.üncü sıraya geriledim. Yani aslında kararlı gidiyordum.
Bu kararlılığın faydasını gördüm.
Rota üzerinde pek kimseyi geçemediğim halde 69k Krousovo'dan 100.üncü olarak çıkmıştım.
Çünkü artık fazla zorlayanlardan yarış dışı kalmaya başlayanlar olmuştu.
92k destek noktasından 90.ıncı olarak çıkıp 123k'da Zarkadia'ya gelip geri dönüş yolunun başına geldiğimde 80.inci sıraya yükselmiştim. Yarış sonuna kadarda 80.inci konumumu korudum.
2.inci ve aynı zamanda 5.inci kontrol noktası olan Zarkadia'a olan kısımda ben parkurdan zevk almıştım.
Yarışın son çeyreğine girdiğim bu noktadan sonra Shin Splints ağrılarımın başlamış olması, 123k'lık yorgunluk ve buraya gelirken çoğunlukla iniş olan rotanın artık çoğunlukla çıkış haline gelmesi ile artık parkur benden zevk almaya başlamıştı
Zarkadia'dan son kontrol noktası olan Prasineda'ya kadar olan kısmı gelirken 3 saatte almış ve bu süreyi çok fazla bulmuştum.
Ama şimdi bu 14k mesafeyi 4saat40dk da ancak alarak son destek noktasına gelebilmiştim.
Son destek noktasından 148k CP'ye kadar toprak yol, patika karışımı kısmı nispeten rahat geliyorsunuz.
Ama 148k CP'den 154k CP'ye kadar olan kesintisiz 6k'lık patika çıkışı o yorgunlukla fazlasıyla sinir bozucuydu ve hiç bitmeyecek gibi gelmişti ve 2 saat zaman almıştı.
154k'dan 157k CP'ye kadar olan kısım nispeten daha az yorucuydu. Ama döne döne patika çıkmak fizikselden daha çok ruhsal olarak yıprattığı için 156k-157k arasındaki döne döne yükselen patikaları yanımdaki Rus arkadaşımla birlikte artık dönmekten sıkıldığımız için eğimi fazlasıyla arttırdığına bakmadan diklemesine yukarıya doğru tırmanarak almaya başlamıştık. Bodoslama yukarıya tırmanmak daha yorucu olsada daha çok yol aldığımız hissi yarattığı için rahatlatıcı olmuştu.
157k'daki son kontrol noktasının anlamı büyüktü. Her ne kadar buradan sonraki 7k mesafenin son 6k'sı çıkış olsa dahi artık patika bitmişti ve toprak yoldaydık.
Baton olarak kulladığım sopamı atıp acılarımın tadını çıkardım son 1saat20dk içinde.
Son destek noktasından bitiş noktasına kadar olan 27k mesafeyi şiddetlenen shin splintslerim sayesinde 7 saatte ancak alarak yarışı 37:11:10 süreyle ancak bitirebildim.
Bu yarışın 2 hafta öncesinde Gelibolu Maratonunda gıdasız maraton koşma deneyi gibi aptalca birşey yaparak shin splints ağrıları edinmeseydim daha iyi bir derecem olabilirdi.
Parkurda çarşak zemin yok. Bu yüzden gaiter ihtiyacınız olmuyor. Ama patikaların büyük çoğunluğu ya ağaç köklerinin açıkta olduğu yada taş zeminli teknik patikalardan oluşuyor. Teknik patika inişlerinde büyük tecrübe eksikliğim olduğunu farkettim. Bir şekilde bunu gidermem lazım.
164k bir yarışta yeni birşey dener misiniz? Yeni bir gıda mesela?
Ben denedim. Daha önce hiç tadına bakmadığım halde bu yarışa "Multipower Multicarbo Gel" getirdim.
Şansıma tadını sevdim ve bana sorun çıkarmadı. Portakal aromalı ve birazda tuzlu tadı hoşuma gitti. Diğer jeller gibi ağır bir şeker tadı yok. Çok az suyla dahi alabiliyorsunuz. Ama hemen etki göstermesini istiyorsanız en az 3 yudum su içmenizi öneririm.
Bu yarışta kendimin jel tüketme rekorunu kırdım.
69k CP'ye kadar saat başı bir jel alıyordum. Buradan 137k CP'ye kadar 45 dk'da bir jel alıyordum. Bazı yerlerde çok sert çıkışlardan geçip fazla hırpalanmışsam duble yapıyordum.
137k CP'den sonra 30dk'da bir almaya başladım. Sonlara doğru ise her enerjiye ihtiyacım olduğunu hissettiğimde aldım.
Yarış sonu hesap ettiğimde 6 adet destek noktasının hepsinde beslendiğim halde yarış boyunca tam 45 adet jel tüketmişim.
Şimdi düşünüyorum da; daha azıyla yetinemezdim. Çünkü kamyon gibi çok yakıt tüketen bir kasam var
Dipnot: Yunanistan'a nakit € ile gidiniz. Orada döviz bürosu yok, bankalarda TL'yi € yapma imkanı yok.
Süpermarket veya lüks mal satan birkaç dükkan haricinde pos cihazı olan işletme yok, çünkü Yunanistan'da kredi kartı kullanımı yok denecek kadar az. O yüzden kredi kartınıza güvenmeyin.
Umarım faydalı bir inceleme yazısı olmuştur.
teşekkür ederim
Yarışın resmi websitesi6
Öncelikle olarak şunu söylemek isterim ki böylesi bir yarışa gitmek sanıldığı kadar çok masraflı değil.
Örneğin kendi yaptığım harcamaları özetleyecek olursam;
Ulusoy firması ile İstanbul-Xanthi otobüs bileti; 20€ git, 20€ gel, toplam 40€
Booking firması üzerinden Hotel Paris isimli tesiste 3 gece konaklama 75€
Europcar üzerinden 3 günlüğüne araç kiralamak 66€
Akaryakıt masrafı 3 günlük (araç benzinliydi, şansınıza dizel denk gelirse daha düşükde olabilir) 25€
Yeme-içme masrafı 3 günlük (çoğu sürede yarışta oluyorsunuz zaten) 34€
Toplam=40+75+66+25+36=240€
Birden çok kişi giderseniz daha ucuza dahi getirme imkanınız var.
Otobüs saat 21:00'de Esenler Otogarından kalkıyor.
saat 01:00 gibi İpsala Sınır kapısına varıyorsunuz.
Sınır geçişi yarım saat civarı sürdü. Fazla vakit almıyor yani.
Saat 05:00 Xanthi'ye geliyorsunuz.
Şehirde otogar olmadığı için bir sokak ortasında otobüs sizi bırakıyor.
Kalacağım oteli yarış yerine yakın bir yerden değilde Xanhti şehrinden yapmam isabetli olmuş,
çünkü yürüyerek 5 dk sonra otele varmıştım.
Booking.com sitesine göre saat 14:00'de giriş yapmam gerekirken "ben erken geldim, beni kabul eder misiniz?" dediğimde hiç tereddütsüz kabul ettiler. Odamın o anda dolu olduğunu ve saat 12:00 boşalacağını, o yüzden o saate kadar boş başka bir odaya yerleştireceklerini özürler dileyerek söylediler. Ve 9 saatlik erken giriş yapmış olmama rağmen çıkış yaparken herhangi bir ilave ücret talep etmediler.
Yarış nedeniyle 2 gece uyuyabileceğim otelde bu erken giriş sayesinde neredeyse 3 gece uyuyabilmiş oldum.
Saat 09:00 gibi araç kiralama firmasından aradılar. Nerede kaldığımı sordular ve aracı otelin önüne kadar getirdiler ve bana teslim ettiler. Hiç zorluk çekmedim, birşeylerle uğraşmak zorunda kalmadım yani.
Yarış sabahı start anından 2 saat önce gidip yarış paketlerinizi alabiliyorsunuz.
Ama ben hem yolu göreyim ve malzemelerimi erkenden alayım diye Perşembe günü paketimi aldım.
Xanthi şehri ovanın bittiği ve dağlık alanın başladığı bir noktada kurulmuş.
Şehir genelde düz ve 70-80mt rakımda kurulu ama şehrin içinde çok hafif dağlara doğru giden bir eğim var.
Sokakların bu eğimini yukarı doğru takip ederek veya yön tabelerına bakarak "Stavroupoli" yolunu kolaylıkla buluyorsunuz.
Stavroupoli yolunda 19km kadar gittikten sonra yolun sağında 3-4 adet levha göreceksiniz.
Burada ana yoldan çıkıp sağa sapmanız gerekiyor.
Bu yoldan giderken birkaç yol sapağı görsenizde sarı yol çizgilerinden ayrılmadan devam edin.
30 km kadar gidince karşınıda 3-4 tane levha göreceksiniz milli park hakkında bilgilendirme yapan.
Bu noktada sarı yol çizgileri yolla birlikte "U" dönüşüne yakın bir dönüşle sola dönüyor ama siz bu noktada sola dönmeyin.
Sarı yol çizgilerini bırakıp dosdoğru karşıya devam edin.
2 km kadar sonra yarış çantası tesliminin yapıldığı ve aynı zamanda start noktası olan yere geleceksiniz.
Burada size yarış çantasını veriyorlar ama yarış tişörtü yerine üzerine isminizin yazılmış olduğu bir ceket vermeleri hoş bir sürpriz oldu.
Türkiye'de 219TL'ye satılan bir ÜRÜN4 ile yarış bedeli olarak verdiğiniz 120€ ücretin yarısından fazlasını oracıkta geri almış oluyorsunuz zaten.
Yarış öncesi yemeği olarak patates salatası ve makarnadan oluşan doyurucu bir yemeğide yarış paketini aldığınız yerde yiyorsunuz.
Bu yemeğin aynısını yarış sonrası yemeği olarak yarışı bitirincede veriyorlar.
Ayrıca birde yarış startı öncesi kahvaltı olarak yemeniz için protein ağırlıklı bir kumanyada veriyorlar.
Yani yarışın içi hariç, yarış dışında organizasyon size 3 öğün yemek sağlamış oluyor.
Yarış organizatörü Christos Katsanos bana o kadar yakın ilgi gösterdi ki; "herhalde beni gerçek kardeşine falan benzetti" diye düşündüm bir an. Sonra baktım ki adam herkesle tek tek ilgilenip tek tek teşekkür ediyordu.
Kendinizi orada bir lütufmuş gibi hissetmenize yol açıyordu.
Asıl sürprizi ise Haziran ayında ayağımı kırdığım için gidemediğim Olympus Mythical Trail koşusunun Organizatörü Lazaros Rigos yaptı.
Oraya koşmaya gelmişti ve benim bu organizasyona katılacağımı öğrenince benim o yarıştaki yarış paketimide bana vermek için yanında getirmiş.
Böylece birde yağmurluğum olmuş oldu.
İnsan karşısında kendisini bu kadar önemseyen organizatörler görünce oldukça iyi hissediyor.
Yarış sabahı erkenden kalkıp yarışın yapılacağı yere doğru yola koyuldum.
Her ne kadar mesafe 50km civarı olsada, son 30km çok virajlı ve küçük bir yol olduğu için en az 1 saat alıyor şehirden oraya ulaşmak.
Yarışa hiçbir protokol davet edilmediği için yani kimse "hazır miting gibi kalabalık buldum, konuşayım bari" demediği için yarış tam saatinde Perşembe 06:00'da başladı.
Her yarışta illaki birşeyler unuturum. Bu yarıştada cep telefonumu otelde unuttum. O yüzden yarış kaydı yapamadım ve hiç fotoğraf çekemedim. Böylesi bir yarışta telefonsuz olmak biraz riskliydi ama bir sorun yaşamadım.
Bu yarışa gelirken şunun farkına varın.
Parkurda her bir km başına 50mt yükseklik kazanımı var. Bu oran İznik Ultrada 20mt, Kapadokya Ultrada 32mt.
Yükseklik profilinde sarı ile gösterilen yerler toprak yolları yeşil ile gösterilen yerler patikaları gösteriyor.
Bu kadar yükseklik kazanımını sağlayabilmek için özellikle patika olan kısımlarda grafikde gösterilemeyen çok çok daha fazla iniş çıkış yapan ve genelinde teknik bir zemine sahip bir rota ile karşılaşacaksınız.
Sabit pace ile gidebileceğiniz düzlük bulmakta oldukça zorlanacaksınız.
Parkur rekorunun 23saat, ortalama bitirme süresinin 35 saat olması parkurun sizi zorlayacağının bir kanıtı zaten.
Bu mesafede 26 adet CP varmış gibi gözüksede sadece 6 adet destek noktasında su ve gıda var. Diğerlerinin çoğunda su dahi olmadan sadece zaman kontrolü yapılıyor.
Ve destek noktalarının arasıda mesafede uzun. 5-6 saat destek noktası göremeden ilerlemek zorunda kalabiliyorsunuz.
Bu yüzden yanınızda beslenme ve su alımını iyi planlanmanız lazım.
Ben her bulduğum derede şişelerimi doldurdum. Ama ben dere suyu içemem derseniz oldukça büyük suluk taşımak zorunda kalabilirsiniz.
Yanımda bolca jel taşıdım ve destek noktalarında en az 10dk durup beslendim.
Yolda enerjisiz kalma riskini alamazdım.
Yarışın başlamasıyla birlikte toprak yolda ilerlemeye başlıyorsunuz.
İlk 6km iniş, sonra 1,2km çıkış ile ilk CP'ye varıyorsunuz. Burası büyük ihtimalle yarışın en rahat yeri.
Bu noktadan sonra patika başlıyor. 1,5km genelde iniş ve 1,5km kadar genelde çıkış ile 10k civarında 2.inci CP'ye varıyorsunuz.
Buradan 16k'daki 3.üncü CP'ye kadar sürekli iniş olan patikayı taze enerjinizle nasıl indiğinizi anlamayacaksınız dahi.
19k'ya kadar rahat bir toprak (çok kısa bir asfalt geçişide var) yol ve sonrasında in-çık patika ile 22k CP'ye varıyorsunuz.
Bu noktadan sonra genelde yokuş giderek 27k'da bulunan ilk destek noktasına (Prasinada) ulaşıyorsunuz.
Ben böylesi bir destek noktası anlayışı görmemiştim daha önce.
İlk noktaya insanlar kalabalık gelir diye koşucular ve görevliler için en az 20 masa vardı ve en az bir düğün savacak kadar çok sandalye vardı. Her destek noktasında ya makarna yada çorba vardı. Bazısında hem çorba hem makarna vardı. Her koşucunun hizmetine yetişecek kadar çok destek personeli vardı. Her destek noktasında gerçek battaniye vardı. Siz oturunca hemen gelip üşüme diye koca battaniye ile sizi sarıyorlar. Tatlısı, tuzlusu, enerji jeli, kolası ile her destek noktası oldukça zengin içerikli tam bir destek noktası kıvamındaydı.
ilk CP ile ikinci CP (Zarkadia) arasında parkurda neredeyse hiç toprak yol yok. Tamamen teknik patikadan oluşan bu kısım yaklaşık 14k uzunluğunda. Zarkadia'ya ulaştığımda kendimi yorgun hissetmiyordum ama teknik patikaya alışık olmadığım ve bu yüzden hız yapamadığım için 14k mesafeyi 3 saate yakın sürede ancak alabilmiştim.
Zarkadia aşağı yukarı bir maraton mesafesi (41k) ve aynı zamanda rotanın tam ilk çeyreği oluyor.
ilk çeyrek nispeten kolay geçiyor, çünkü 1660mt çıkış yaparken 2640mt iniş yapıyorsunuz.
Bu noktanın bir diğer özelliğide bu noktadan sonra 82k mesafelik bir rotayı ormanlık alanda tamamlayıp buraya geri gelecek olmanız.
Yani son 41k olarak bu noktaya kadar geldiğiniz yolu geri döneceksiniz.
Buradan üçüncü CP olan Krousovo'ya (69k) kadar çok az toprak yollu, bol teknik patikalı bir rota ile ilerledik.
Teknik patikaları çok fazla beceremeyince bir tank olmaya karar verdim.
Yani yokuşlarda, inişlerde ve düzde mümkün olduğunca sabit bir hızla giderek, hıza fazla yüklenmeden dayanıklılık üzerine oynamaya karar vermiştim.
22k kontrol noktasında 110.uncu sıradaydım.
56k kontrol noktasında 114.üncü sıraya geriledim. Yani aslında kararlı gidiyordum.
Bu kararlılığın faydasını gördüm.
Rota üzerinde pek kimseyi geçemediğim halde 69k Krousovo'dan 100.üncü olarak çıkmıştım.
Çünkü artık fazla zorlayanlardan yarış dışı kalmaya başlayanlar olmuştu.
92k destek noktasından 90.ıncı olarak çıkıp 123k'da Zarkadia'ya gelip geri dönüş yolunun başına geldiğimde 80.inci sıraya yükselmiştim. Yarış sonuna kadarda 80.inci konumumu korudum.
2.inci ve aynı zamanda 5.inci kontrol noktası olan Zarkadia'a olan kısımda ben parkurdan zevk almıştım.
Yarışın son çeyreğine girdiğim bu noktadan sonra Shin Splints ağrılarımın başlamış olması, 123k'lık yorgunluk ve buraya gelirken çoğunlukla iniş olan rotanın artık çoğunlukla çıkış haline gelmesi ile artık parkur benden zevk almaya başlamıştı
Zarkadia'dan son kontrol noktası olan Prasineda'ya kadar olan kısmı gelirken 3 saatte almış ve bu süreyi çok fazla bulmuştum.
Ama şimdi bu 14k mesafeyi 4saat40dk da ancak alarak son destek noktasına gelebilmiştim.
Son destek noktasından 148k CP'ye kadar toprak yol, patika karışımı kısmı nispeten rahat geliyorsunuz.
Ama 148k CP'den 154k CP'ye kadar olan kesintisiz 6k'lık patika çıkışı o yorgunlukla fazlasıyla sinir bozucuydu ve hiç bitmeyecek gibi gelmişti ve 2 saat zaman almıştı.
154k'dan 157k CP'ye kadar olan kısım nispeten daha az yorucuydu. Ama döne döne patika çıkmak fizikselden daha çok ruhsal olarak yıprattığı için 156k-157k arasındaki döne döne yükselen patikaları yanımdaki Rus arkadaşımla birlikte artık dönmekten sıkıldığımız için eğimi fazlasıyla arttırdığına bakmadan diklemesine yukarıya doğru tırmanarak almaya başlamıştık. Bodoslama yukarıya tırmanmak daha yorucu olsada daha çok yol aldığımız hissi yarattığı için rahatlatıcı olmuştu.
157k'daki son kontrol noktasının anlamı büyüktü. Her ne kadar buradan sonraki 7k mesafenin son 6k'sı çıkış olsa dahi artık patika bitmişti ve toprak yoldaydık.
Baton olarak kulladığım sopamı atıp acılarımın tadını çıkardım son 1saat20dk içinde.
Son destek noktasından bitiş noktasına kadar olan 27k mesafeyi şiddetlenen shin splintslerim sayesinde 7 saatte ancak alarak yarışı 37:11:10 süreyle ancak bitirebildim.
Bu yarışın 2 hafta öncesinde Gelibolu Maratonunda gıdasız maraton koşma deneyi gibi aptalca birşey yaparak shin splints ağrıları edinmeseydim daha iyi bir derecem olabilirdi.
Parkurda çarşak zemin yok. Bu yüzden gaiter ihtiyacınız olmuyor. Ama patikaların büyük çoğunluğu ya ağaç köklerinin açıkta olduğu yada taş zeminli teknik patikalardan oluşuyor. Teknik patika inişlerinde büyük tecrübe eksikliğim olduğunu farkettim. Bir şekilde bunu gidermem lazım.
164k bir yarışta yeni birşey dener misiniz? Yeni bir gıda mesela?
Ben denedim. Daha önce hiç tadına bakmadığım halde bu yarışa "Multipower Multicarbo Gel" getirdim.
Şansıma tadını sevdim ve bana sorun çıkarmadı. Portakal aromalı ve birazda tuzlu tadı hoşuma gitti. Diğer jeller gibi ağır bir şeker tadı yok. Çok az suyla dahi alabiliyorsunuz. Ama hemen etki göstermesini istiyorsanız en az 3 yudum su içmenizi öneririm.
Bu yarışta kendimin jel tüketme rekorunu kırdım.
69k CP'ye kadar saat başı bir jel alıyordum. Buradan 137k CP'ye kadar 45 dk'da bir jel alıyordum. Bazı yerlerde çok sert çıkışlardan geçip fazla hırpalanmışsam duble yapıyordum.
137k CP'den sonra 30dk'da bir almaya başladım. Sonlara doğru ise her enerjiye ihtiyacım olduğunu hissettiğimde aldım.
Yarış sonu hesap ettiğimde 6 adet destek noktasının hepsinde beslendiğim halde yarış boyunca tam 45 adet jel tüketmişim.
Şimdi düşünüyorum da; daha azıyla yetinemezdim. Çünkü kamyon gibi çok yakıt tüketen bir kasam var
Dipnot: Yunanistan'a nakit € ile gidiniz. Orada döviz bürosu yok, bankalarda TL'yi € yapma imkanı yok.
Süpermarket veya lüks mal satan birkaç dükkan haricinde pos cihazı olan işletme yok, çünkü Yunanistan'da kredi kartı kullanımı yok denecek kadar az. O yüzden kredi kartınıza güvenmeyin.
Umarım faydalı bir inceleme yazısı olmuştur.
teşekkür ederim
Ultra Maraton Nedir?
Yeni başlayanlar için Ultra Maratonlar nedir sorusunu kendimce cevaplamaya çalıştım.
Konuda sizlerinde yorumlarınızı ve desteklerinizi görmekten memnun olurum
Klasik maraton mesafesi olan 42.2km'den daha uzun olan koşu yarışları için ultra maraton ifadesi kullanılır. En yaygın olarak 50km - 80km aralığında olurlar. Ama 100km ve 160km olanlarıda oldukça popülerdir.
Her ne kadar maratonlar gibi yollarda yapılanları da olsa büyük bir çoğunluğu patika koşusu olarak insanı kendisine hayran bırakan yerlerde gerçekleşir.
Ultra koşucularının tamamına yakını sanılanın aksine hiçbir süper özelliği olmayan insanlardır. Bizler sadece limitlerimizi görmeyi bağımlılık haline getirmiş sıradan insanlarız. Şahsen beton binaları ve trafiği ile bir şehirle mücadele etmek yerine yeşillikleri ve muhteşem manzarası ile bir dağla mücadele etmeyi tercih ederim.
İlk ultranızı koşmadan önce bilmenizde fayda olacak şeyler;
1- Ultra maratonlar maratonlardan daha kolay ve daha iyidirler.
Ultra maraton diyince gözünüzün önüne yüzlerce km uzunluğundaki yarışları getirdiyseniz bu görüşe katılmayabilirsiniz. Ama inişli-çıkışlı, yumuşak bir zeminde yapılan 50km bir ultra maraton, sert asfalt zeminde yapılan bir maratona göre hem vücudunuzu hemde eklemlerinizi çok çok daha az hırpalar. Ayrıca inişli-çıkışlı değişken parkur vucüdunuzun çok daha fazla kasını çalıştırır ve güçlenmenize çok daha fazla yardım eder.
Ve en önemlisi; ilk ultra maratonunuzu bitirme anında ilk maratonunuzu bitirme anına oranla kendinizi çok çok daha iyi hissedersiniz.
Ayrıca örneğin Antalya maratonunda bitiş çizgisi 5 saatte kapanırken 50km bir ultrada bitişin kapanma süresi duruma göre 10 saati bulabilir. Yani çok daha az stresi vardır.
2- Ultra maratonlar bir yeme-içme organizasyonudur
Ultra maratonlar için "içine birazcık manzara ve egzersiz katılmış yeme içme organizasyonlarıdır" diyenler dahi var. Çünkü 6 saat veya 12 saat veya 24 saat sürecek bir ultra maratonda yemeden ayakta kalamassınız.
Bir maratonda masalarda sadece muz veya portakal bulabilirsiniz. Ama iyi organize edilmiş bir ultra maratonda masalarda tatlısından tuzlusuna bir düzine gıda bulabilirsiniz. Ve 24 saat içerisinde 10bin kaloriden daha fazla gıda tüketmek için geçerli sebebinizin olduğu tek yer ultra maratonlardır.
3- Ultra maratonlarda gerçek manada yavaş koşabilirsiniz.
Ultra maratonlar kaplumbağaların tavşanları yendiği yerdir. Bu işte yeniyseniz 80km, 100km bir ultrada bitiş çizgisini görebilmenin yegane yolu hız, pace, en iyi derece gibi olguları unutup ayakta kalmanızı sağlayacak bir strateji geliştirmektir. Bunda da ilk adım yavaşlamaktır. Derece kaygısı olmadan yapılan bir ultranın ne kadar zevkli olabileceğini ofisinizdeki arkadaşlarınız bilemez. Ama doğanın keyfini çıkararak, yeni arkadaşlar edinerek ve sürekli yemek yiyerek yapılan ultralar bir süre sonra bağımlılık haline gelir
4- Ultralarda yürümeye teşvik edilirsiniz.
Bir yarı maratonda yürümeyi kimse aklından dahi geçirmez. Maratonda yürümek ise ayıp sayılır ve aşırı dik bir yokuş yoksa maratonlarda amaç yürümeden bitiş çizgisini görmektir. Ama ultra maratonlarda parkur çok değişkendir ve kürsüde altın madalya alırken gördüğünüz şampiyon dahi birçok yokuşda yürümüş olur. Hatta 6 saat koşunun üzerine düzlükde dahi olsa yürüyüş molaları vermek ultralarda tavsiye edilen şeylerdendir.
5- Ultra maratonlarda yürüyüş batonu dahi kullanabilirsiniz.
Nadiren bazı ultralarda izin verilmesede çoğu ultrada baton kullanımına izin verilir ve hatta bazı ultralarda baton zorunlu malzemeler listesinde yer alır. Yürüyüş batonları uzun ultralarda özellikle yokuşlar boyunca ayaklarınızdaki yükü kollarınıza paylaştırmakda yardımcı olur ve vücudunuzu dik tutmakda size yardım eder.
6- Ultralara hazırlanmak maratonlara hazırlanmaktan daha kolaydır.
Maratonlara hazırlanırken, hız, nefes, dayanıklılık, esneklik gibi birçok faktör gözönüne alınarak interval, tempo koşusu, uzun koşular gibi çeşitli yüklemeler yapılır. Ultralarda ise ana kriter dayanıklılık olduğu için antremanlarda uzun koşular esastır. Ve bu uzun koşularda örneğin şehrin asfalt yollarında yapılmış 3 saat 30km bir koşu yerine ormanlık alanda yapılmış 5 saat 30km bir koşu daha çok makbule geçer.
7- Ultralar zihinsel bir aktivitedir.
Bir 100mt koşucusu nefes antremanı dahi yapmaz çünkü nefes almadan dahi 100mt'yi bitirebilir. Ama elit bir maraton koşucusunun ana kıstası güç ve dayanıklılıkken orta halli bir maraton koşucusunun ana kıstası dayanıklılık haline gelir.
Bir ultracının ana kıstası her daim dayanıklılıktır ve bu dayanıklılık sizin antreman seviyenize göre veya parkurun uzunluğuna göre veya zorluğuna göre %10 fiziksel dayanıklılık %90 zihinsel dayanıklılık haline gelebilir.Ultralarda ana olgu kaslarınızın büyüklüğü değil, zihinsel kararlılık seviyenizdir.
8- Muhtemelen ağlayacaksınız.
Duruma bağlı olarak ultralarda pişik problemi yaşabilirsiniz, mide sorunları yaşayabilirsiniz, kramp sorunları yaşayabilirsiniz, ayak tırnaklarınızı kaybedebilirsiniz, uzun süre bedeninizin sınırlarında gezinmekten halüsilasyon görmeye başlayabilirsiniz ve bunların üzerine uzun süreli uykusuzluk ve yorgunluk halide eklenince bilincinizin oluşturduğu kabuklar ortadan kalkar ve tıpkı bir sarhoşun tamamen biliçaltındaki şeyleri söyleyip yapması gibi biliçaltınız ve siz duygularınızı tamamen saf haliyle yaşamaya başlayabilirsiniz. Bunun neticesinde belki acıdan ama çoğunlukla sevinçten gözyaşı dökeceksiniz. Bitiş çizgisinde mutluluktan sarhoş olup kendinizden geçme ihtimaliniz dahi var.
9- Birçok arkadaş edineceksiniz.
Binlerce kişinin koştuğu bir şehir maratonunda kimse kimsenin yüzüne bakmaz. Bir sürünün içinde tek başınasınızdır. Tek derdinizin bitiş çizgisini görmek olduğu bir ultrada ise yanyana koşabileceğiniz, parkur boyunca muhabbet edebileceğiniz, oradan bir arkadaş olarak ayrılabileceğiniz bir çok koşucu ile karşılaşırsınız.
Bir şehir koşusunda birbirlerine yardım eden koşucu pek görülmez ama bir ultrada yardıma muhtaç duruma düşmeniz veya yardıma muhtaç bir koşucuyu görmeniz çok yüksek ihtimaldir ve ultralarda yardıma muhtaç bir koşucuya yardım etmemek büyük ayıp sayılır.
Bu ortamdan da genellikle hep yeni arkadaşlar edinerek ayrılırsınız.
10- Bir ultracı ile karşılaştığınızda ona Marathon des Sables'i koşup koşmadığını sormayın
Genellikle en zor ultra maraton diye birçok yerde ismi geçtiği için ultracılara Marathon Des Sables'i koşup koşmadığı çok sorulur ve her ne kadar ultracılar genelde çok hoşgörülü insanlar olsada bu Marathon Des Sables muhabbeti bir noktadan sonra can sıkıcı olmaya başlar. Çünkü Marathon Des Sables aşırı derecede pahalı ve bence hakettiğinden çok daha fazla üne sahip bir yarıştır. Çünkü ondan çok daha ilginç, çok daha etkileyici, çok daha zor, sizden çok daha fazlasını talep edecek birçok ultra vardır. Kaldı ki tek espirisi çöl ve sıcak olan ultralar yerine orman ve dağ ultraları her zaman ilk tercihim olur.
Konuda sizlerinde yorumlarınızı ve desteklerinizi görmekten memnun olurum
Klasik maraton mesafesi olan 42.2km'den daha uzun olan koşu yarışları için ultra maraton ifadesi kullanılır. En yaygın olarak 50km - 80km aralığında olurlar. Ama 100km ve 160km olanlarıda oldukça popülerdir.
Her ne kadar maratonlar gibi yollarda yapılanları da olsa büyük bir çoğunluğu patika koşusu olarak insanı kendisine hayran bırakan yerlerde gerçekleşir.
Ultra koşucularının tamamına yakını sanılanın aksine hiçbir süper özelliği olmayan insanlardır. Bizler sadece limitlerimizi görmeyi bağımlılık haline getirmiş sıradan insanlarız. Şahsen beton binaları ve trafiği ile bir şehirle mücadele etmek yerine yeşillikleri ve muhteşem manzarası ile bir dağla mücadele etmeyi tercih ederim.
İlk ultranızı koşmadan önce bilmenizde fayda olacak şeyler;
1- Ultra maratonlar maratonlardan daha kolay ve daha iyidirler.
Ultra maraton diyince gözünüzün önüne yüzlerce km uzunluğundaki yarışları getirdiyseniz bu görüşe katılmayabilirsiniz. Ama inişli-çıkışlı, yumuşak bir zeminde yapılan 50km bir ultra maraton, sert asfalt zeminde yapılan bir maratona göre hem vücudunuzu hemde eklemlerinizi çok çok daha az hırpalar. Ayrıca inişli-çıkışlı değişken parkur vucüdunuzun çok daha fazla kasını çalıştırır ve güçlenmenize çok daha fazla yardım eder.
Ve en önemlisi; ilk ultra maratonunuzu bitirme anında ilk maratonunuzu bitirme anına oranla kendinizi çok çok daha iyi hissedersiniz.
Ayrıca örneğin Antalya maratonunda bitiş çizgisi 5 saatte kapanırken 50km bir ultrada bitişin kapanma süresi duruma göre 10 saati bulabilir. Yani çok daha az stresi vardır.
2- Ultra maratonlar bir yeme-içme organizasyonudur
Ultra maratonlar için "içine birazcık manzara ve egzersiz katılmış yeme içme organizasyonlarıdır" diyenler dahi var. Çünkü 6 saat veya 12 saat veya 24 saat sürecek bir ultra maratonda yemeden ayakta kalamassınız.
Bir maratonda masalarda sadece muz veya portakal bulabilirsiniz. Ama iyi organize edilmiş bir ultra maratonda masalarda tatlısından tuzlusuna bir düzine gıda bulabilirsiniz. Ve 24 saat içerisinde 10bin kaloriden daha fazla gıda tüketmek için geçerli sebebinizin olduğu tek yer ultra maratonlardır.
3- Ultra maratonlarda gerçek manada yavaş koşabilirsiniz.
Ultra maratonlar kaplumbağaların tavşanları yendiği yerdir. Bu işte yeniyseniz 80km, 100km bir ultrada bitiş çizgisini görebilmenin yegane yolu hız, pace, en iyi derece gibi olguları unutup ayakta kalmanızı sağlayacak bir strateji geliştirmektir. Bunda da ilk adım yavaşlamaktır. Derece kaygısı olmadan yapılan bir ultranın ne kadar zevkli olabileceğini ofisinizdeki arkadaşlarınız bilemez. Ama doğanın keyfini çıkararak, yeni arkadaşlar edinerek ve sürekli yemek yiyerek yapılan ultralar bir süre sonra bağımlılık haline gelir
4- Ultralarda yürümeye teşvik edilirsiniz.
Bir yarı maratonda yürümeyi kimse aklından dahi geçirmez. Maratonda yürümek ise ayıp sayılır ve aşırı dik bir yokuş yoksa maratonlarda amaç yürümeden bitiş çizgisini görmektir. Ama ultra maratonlarda parkur çok değişkendir ve kürsüde altın madalya alırken gördüğünüz şampiyon dahi birçok yokuşda yürümüş olur. Hatta 6 saat koşunun üzerine düzlükde dahi olsa yürüyüş molaları vermek ultralarda tavsiye edilen şeylerdendir.
5- Ultra maratonlarda yürüyüş batonu dahi kullanabilirsiniz.
Nadiren bazı ultralarda izin verilmesede çoğu ultrada baton kullanımına izin verilir ve hatta bazı ultralarda baton zorunlu malzemeler listesinde yer alır. Yürüyüş batonları uzun ultralarda özellikle yokuşlar boyunca ayaklarınızdaki yükü kollarınıza paylaştırmakda yardımcı olur ve vücudunuzu dik tutmakda size yardım eder.
6- Ultralara hazırlanmak maratonlara hazırlanmaktan daha kolaydır.
Maratonlara hazırlanırken, hız, nefes, dayanıklılık, esneklik gibi birçok faktör gözönüne alınarak interval, tempo koşusu, uzun koşular gibi çeşitli yüklemeler yapılır. Ultralarda ise ana kriter dayanıklılık olduğu için antremanlarda uzun koşular esastır. Ve bu uzun koşularda örneğin şehrin asfalt yollarında yapılmış 3 saat 30km bir koşu yerine ormanlık alanda yapılmış 5 saat 30km bir koşu daha çok makbule geçer.
7- Ultralar zihinsel bir aktivitedir.
Bir 100mt koşucusu nefes antremanı dahi yapmaz çünkü nefes almadan dahi 100mt'yi bitirebilir. Ama elit bir maraton koşucusunun ana kıstası güç ve dayanıklılıkken orta halli bir maraton koşucusunun ana kıstası dayanıklılık haline gelir.
Bir ultracının ana kıstası her daim dayanıklılıktır ve bu dayanıklılık sizin antreman seviyenize göre veya parkurun uzunluğuna göre veya zorluğuna göre %10 fiziksel dayanıklılık %90 zihinsel dayanıklılık haline gelebilir.Ultralarda ana olgu kaslarınızın büyüklüğü değil, zihinsel kararlılık seviyenizdir.
8- Muhtemelen ağlayacaksınız.
Duruma bağlı olarak ultralarda pişik problemi yaşabilirsiniz, mide sorunları yaşayabilirsiniz, kramp sorunları yaşayabilirsiniz, ayak tırnaklarınızı kaybedebilirsiniz, uzun süre bedeninizin sınırlarında gezinmekten halüsilasyon görmeye başlayabilirsiniz ve bunların üzerine uzun süreli uykusuzluk ve yorgunluk halide eklenince bilincinizin oluşturduğu kabuklar ortadan kalkar ve tıpkı bir sarhoşun tamamen biliçaltındaki şeyleri söyleyip yapması gibi biliçaltınız ve siz duygularınızı tamamen saf haliyle yaşamaya başlayabilirsiniz. Bunun neticesinde belki acıdan ama çoğunlukla sevinçten gözyaşı dökeceksiniz. Bitiş çizgisinde mutluluktan sarhoş olup kendinizden geçme ihtimaliniz dahi var.
9- Birçok arkadaş edineceksiniz.
Binlerce kişinin koştuğu bir şehir maratonunda kimse kimsenin yüzüne bakmaz. Bir sürünün içinde tek başınasınızdır. Tek derdinizin bitiş çizgisini görmek olduğu bir ultrada ise yanyana koşabileceğiniz, parkur boyunca muhabbet edebileceğiniz, oradan bir arkadaş olarak ayrılabileceğiniz bir çok koşucu ile karşılaşırsınız.
Bir şehir koşusunda birbirlerine yardım eden koşucu pek görülmez ama bir ultrada yardıma muhtaç duruma düşmeniz veya yardıma muhtaç bir koşucuyu görmeniz çok yüksek ihtimaldir ve ultralarda yardıma muhtaç bir koşucuya yardım etmemek büyük ayıp sayılır.
Bu ortamdan da genellikle hep yeni arkadaşlar edinerek ayrılırsınız.
10- Bir ultracı ile karşılaştığınızda ona Marathon des Sables'i koşup koşmadığını sormayın
Genellikle en zor ultra maraton diye birçok yerde ismi geçtiği için ultracılara Marathon Des Sables'i koşup koşmadığı çok sorulur ve her ne kadar ultracılar genelde çok hoşgörülü insanlar olsada bu Marathon Des Sables muhabbeti bir noktadan sonra can sıkıcı olmaya başlar. Çünkü Marathon Des Sables aşırı derecede pahalı ve bence hakettiğinden çok daha fazla üne sahip bir yarıştır. Çünkü ondan çok daha ilginç, çok daha etkileyici, çok daha zor, sizden çok daha fazlasını talep edecek birçok ultra vardır. Kaldı ki tek espirisi çöl ve sıcak olan ultralar yerine orman ve dağ ultraları her zaman ilk tercihim olur.
Krali Marko Ultra Trail
Bu haftasonu katıldığım yarış hakkında bir yazı yazayım dedim.
Makedonyanın Prilep şehrinde yapılıyor yarış. Prilep küçük bir yer. Bizim İznik'ten daha büyük değil.
Üsküp havaalanına Sabiha Gökçen'den Pegasus ve Atatürk Havaalanından THY ile uçuşlar var.
Ama Üsküp Havaalanından Üsküp'e taksi haricinde başka ulaşım aracı yok ve taksi ücreti 20€. Üsküp'ten Prilep'e otobüs ile ulaşım sağlanabiliyor. Ben araç kiralama yolunu seçtim. HOLIDAYCARS1 sitesi üzerinden 2 günlüğüne 156 TL gibi bir ücretle araç kiraladım. Kiraladığım araç Citroen C3 1.6 HDI çıktı. Oldukça iyiydi yani. Cuma günü Üsküp'e gittim ilk olarak. Sonra Prilep'e geçtim ve sonrasında da Prilep'ten havaalanına dönüş kısmı dahil olmak üzere 10€ civarında bir benzin harcamam oldu. Üsküp - Prilep arası yaklaşık 130km. Booking.com üzerinden Prilep'te pansiyon tarzı veya otel tarzı konaklama imkanları bulmak mümkün.
Yarış sitesinde yarış numaralarının nerede dağıtılacağı pek tarif edilmemiş. Gitmeden arayıp numarayı nereden alacağınızı öğrenmeniz faydanıza olur. Yarış paketinin içinde küçük bir parmağa benzer ve üzerinde numara olan lastikli bir cisim var. Bunu başlangış noktasına gelirken mutlaka yanınıza alın. Çünkü bu zaman çipiymiş. Vardığınız kontrol noktalarında bunu cihazlara okutuyorsunuz.
Yarışın ilk 4km'si genelde engebesiz tarlalardan geçiyor. Burasını yarışın ısınması olarak kabul edin. Çünkü bu noktadan 4km daha gidip ilk CP'ye ulaşıyorsunuz ama bu ikinci 4km içinde 500mt'den fazla irtifa kazanımı oluyor. İlk CP tepenin üstünde bir manastırın önünde yer alıyor. Buradan çıktıktan sonra genelde pek koşamadığınız, ıslak kayalar yüzünden en az birkaç defa düşeceğiniz dik bir iniş sizi bekliyor. 13k civarına geldiğinizde CP olmayan bir gıda-su masası yerleştirmişler. Buradan enerjinizi alıp devam ediyorsunuz.
Bu masadan 18k'daki CP2 ye kadar genelde koşulabilen iniş çıkışlı yumuşak bir arazi üzerinden geçiyorsunuz. CP''den kısa süre sonra patika bitip köylere ait bir toprak yol başlıyor. CP2'den hafif ama sürekli bir yokuş bir yol ile 24k'daki CP3'e ulaşıyorsunuz. Burada enerjinizi iyi depolayın çünkü burada yol bitip patika başlıyor.
CP3'ten sonra patika ciddi bir eğimle sizi yukarı götürmeye başlıyor. 1k kadar yokuş gittikten sonra 1k civarı süren bir düzlüğe çıkıyorsunuz. Bu noktadan sonra en az %25 eğimli, belkide daha fazla (İznik Ultranın ilk kısmındaki şu 500mt'lik yokuştan daha dik) ve en az 4k süren bir yokuş nefesinizi kesiyor. Ve tepesine bir disko topu dikilmiş olan zirveye ulaşıyorsunuz. Geçen sene koşan arkadaşlar 30k civarında olan bu zirveden manzaranın çok güzel olduğunu söylüyorlar ama biz koşarken 50mt ötesini göremediğiniz yoğunlukla bir sis vardı ve manzarayı göremedik.
Zirvenden sonra 30k-33k arası %7 civarı hafif eğimli bir iniş var ama zemin aşırı kayalık olduğu için pek koşamadım. 33k-35k arası toprak ve patika ama en az %15-20 eğimli bir iniş olduğu için o kısımda da pek koşamadım. Ve 35k'da CP4'e ulaşıyorsunuz.
CP4'den sonra patika'dan 2k kadar tekrar yükseliyorsunuz ve 37k civarında patika'dan toprak yola geçiyorsunuz. Bu nokta aynı zamanda bir süreliğine yokuşlarında bittiği nokta oluyor. Buradan 42k'daki CP5'e ve oradan da 48k'daki CP6'ya kadar toprak yoldan sürekli hafif bir eğimle iniyorsunuz. Bu kısmı büyük ihtimalle yarışın en rahat kısmı.
48k CP6 ile 18k'daki CP2 aslında aynı noktalar. Bu noktada sabah geldiğiniz rotaya geri giriyorsunuz. 6k kadar gidip sabah 12k'da, şimdi 54k'da olmuş olan gıda masasına ulaşıyorsunuz. Bu noktadan sonra 57k'daki son CP, yani CP7'ye (sabahki CP1) kadar sabah indiğiniz dik yokuş sizi bekliyor olacak.
Bu son CP'den sonra sabahki rotadan çıkıyorsunuz ve farklı bir rota üzerinden inmeye başlıyorsunuz. 2k kadar gittikten sonra patika sizi bir kayanın başına getiriyor. Bu kayanın üzerine tutunupda inebilmek için çelik halat düzeneği kurmuşlar. Çünkü en az 150mt olduğunu tahmin bu kısmı bu iniş halat sistemine tutunmadan inmek pek olası değil. Buradan sonra 5k kadar çoğunlukla iniş olan patikayı devam ederek son 1k mesafede sabahki rotayla yeniden karşılaşıyorsunuz. Ve bitiş çizgisine ulaşıyorsunuz.
Yarış sitesinden 3100mt irtifa kazanımı var diyor. Ama RUNKEEPER2 kayıdı 3387mt irtifa kazanımı yazdı.
Rotayı Google Earth üzerinde görmek isteyenler için KML2 versiyonu.
KML üzerinde 2 küçük kaybolmamıda görebilirsiniz. Birisi 30k zirvede (nasıl becerdiysem artık onu ) biriside 35k CP'den hemen sonra.
CP'ler çok iyiydi. Tuz, su, kola, izotonik içecek, tatlı ve tuzlu olmak üzere en az bir düzine çeşit gıda vardı masalarda. Hiç yanınıza gıda almadan gönül rahatlığı ile start noktasından çıkabilirsiniz.
Son CP'den sonra karanlıkta kaybolmaların yaşanabileceği noktalara kafa fenerleriyle yerleştirilen kişiler (60k ve 63k civarlarındaydı galiba) gerekli yönlendirmeleri yaptılar.
Netice itibariyle; yokuşları seviyorsanız en az 1 defa gidip koşmanız gereken bir yarış bence.
***
Parkuru tanıttım yukarıda ama ben neler yaptım onu anlatmadım.
Birazda ondan bahsedeyim.
Sabah aceleyle otelden çıkarken kafa lambamı, yağmurluğumu ve suluklarımı otelde unuttum.
Şansıma ilk CP'de 500ml su şişeleri vardı. İkisini aldım ve kendime suluk yaptım.
Hava biraz serindi. CP4'e kadar 15 derece civarı bulutlu bir hava vardı.
CP4'de yağmur başladı ve hava 10 derece civarına indi. Ve yarış sonuna kadarda pek durmadı.
Yağmurluk olmadan sadece rüzgarlık ile yağmurluk altında koşmak zorlayıcı oldu.
Üstüne iyi enerji veriyor diye CP'lerde 4-5 bardak kola içince vücud dahada soğuyordu.
Yağmur başladıktan sonra hiç terlemediğimi idrarımın su berraklığında olmasından anladım.
Kafa lambam olmadığı için sürekli karanlık olmadan yetişebilirmiyim hesabını yapıyordum.
CP3-CP4 arası beklediğimden daha uzun sürdüğü için 35k'daki CP4'de yetişemeyeceğimi anladım ve kafa lambalı birilerini yakalayabilirmiyim diye koşmaya başladım.
Ama sadece 37 kişinin bitirdiği bu yarışta genelde yalnız koşuyorsunuz zaten.
57k'daki son CP'ye geldiğimde halen birilerini yakalayamamıştım ve en fazla 10dk sonra önümü göremeyecek kadar karanlık olacaktı ve son 8k en az 1buçuk saatimi kafa lambam olsa dahi.
Bi ara son CP'de yarıştan çekileyim diye düşündüm ve sonra "sen bulursun bir yolunu" dedim ve karanlığa doğru koşmaya başladım.
Şansıma 10dk kadar sonra çantalarıyla uğraşan 2 Bulgar koşucuya rastladım.
Onlara ışığım yok, sizinle gelebilirmiyım diye rica ettim. Beni aralarına aldılar ve bitişe kadar ikisinin arasında onların ışığından istifade ederek geldim.
Tavsiye 1: Islak kayaların üzerinde Hoka'lar pek iyi tutunamıyor. Hava yağışlı ise bu rotada yolu iyi tutan ayakkabılar öneririm.
Tavsiye 2: Otelden çıkarken malzeme kontrolünü iyi yapın
Makedonyanın Prilep şehrinde yapılıyor yarış. Prilep küçük bir yer. Bizim İznik'ten daha büyük değil.
Üsküp havaalanına Sabiha Gökçen'den Pegasus ve Atatürk Havaalanından THY ile uçuşlar var.
Ama Üsküp Havaalanından Üsküp'e taksi haricinde başka ulaşım aracı yok ve taksi ücreti 20€. Üsküp'ten Prilep'e otobüs ile ulaşım sağlanabiliyor. Ben araç kiralama yolunu seçtim. HOLIDAYCARS1 sitesi üzerinden 2 günlüğüne 156 TL gibi bir ücretle araç kiraladım. Kiraladığım araç Citroen C3 1.6 HDI çıktı. Oldukça iyiydi yani. Cuma günü Üsküp'e gittim ilk olarak. Sonra Prilep'e geçtim ve sonrasında da Prilep'ten havaalanına dönüş kısmı dahil olmak üzere 10€ civarında bir benzin harcamam oldu. Üsküp - Prilep arası yaklaşık 130km. Booking.com üzerinden Prilep'te pansiyon tarzı veya otel tarzı konaklama imkanları bulmak mümkün.
Yarış sitesinde yarış numaralarının nerede dağıtılacağı pek tarif edilmemiş. Gitmeden arayıp numarayı nereden alacağınızı öğrenmeniz faydanıza olur. Yarış paketinin içinde küçük bir parmağa benzer ve üzerinde numara olan lastikli bir cisim var. Bunu başlangış noktasına gelirken mutlaka yanınıza alın. Çünkü bu zaman çipiymiş. Vardığınız kontrol noktalarında bunu cihazlara okutuyorsunuz.
Yarışın ilk 4km'si genelde engebesiz tarlalardan geçiyor. Burasını yarışın ısınması olarak kabul edin. Çünkü bu noktadan 4km daha gidip ilk CP'ye ulaşıyorsunuz ama bu ikinci 4km içinde 500mt'den fazla irtifa kazanımı oluyor. İlk CP tepenin üstünde bir manastırın önünde yer alıyor. Buradan çıktıktan sonra genelde pek koşamadığınız, ıslak kayalar yüzünden en az birkaç defa düşeceğiniz dik bir iniş sizi bekliyor. 13k civarına geldiğinizde CP olmayan bir gıda-su masası yerleştirmişler. Buradan enerjinizi alıp devam ediyorsunuz.
Bu masadan 18k'daki CP2 ye kadar genelde koşulabilen iniş çıkışlı yumuşak bir arazi üzerinden geçiyorsunuz. CP''den kısa süre sonra patika bitip köylere ait bir toprak yol başlıyor. CP2'den hafif ama sürekli bir yokuş bir yol ile 24k'daki CP3'e ulaşıyorsunuz. Burada enerjinizi iyi depolayın çünkü burada yol bitip patika başlıyor.
CP3'ten sonra patika ciddi bir eğimle sizi yukarı götürmeye başlıyor. 1k kadar yokuş gittikten sonra 1k civarı süren bir düzlüğe çıkıyorsunuz. Bu noktadan sonra en az %25 eğimli, belkide daha fazla (İznik Ultranın ilk kısmındaki şu 500mt'lik yokuştan daha dik) ve en az 4k süren bir yokuş nefesinizi kesiyor. Ve tepesine bir disko topu dikilmiş olan zirveye ulaşıyorsunuz. Geçen sene koşan arkadaşlar 30k civarında olan bu zirveden manzaranın çok güzel olduğunu söylüyorlar ama biz koşarken 50mt ötesini göremediğiniz yoğunlukla bir sis vardı ve manzarayı göremedik.
Zirvenden sonra 30k-33k arası %7 civarı hafif eğimli bir iniş var ama zemin aşırı kayalık olduğu için pek koşamadım. 33k-35k arası toprak ve patika ama en az %15-20 eğimli bir iniş olduğu için o kısımda da pek koşamadım. Ve 35k'da CP4'e ulaşıyorsunuz.
CP4'den sonra patika'dan 2k kadar tekrar yükseliyorsunuz ve 37k civarında patika'dan toprak yola geçiyorsunuz. Bu nokta aynı zamanda bir süreliğine yokuşlarında bittiği nokta oluyor. Buradan 42k'daki CP5'e ve oradan da 48k'daki CP6'ya kadar toprak yoldan sürekli hafif bir eğimle iniyorsunuz. Bu kısmı büyük ihtimalle yarışın en rahat kısmı.
48k CP6 ile 18k'daki CP2 aslında aynı noktalar. Bu noktada sabah geldiğiniz rotaya geri giriyorsunuz. 6k kadar gidip sabah 12k'da, şimdi 54k'da olmuş olan gıda masasına ulaşıyorsunuz. Bu noktadan sonra 57k'daki son CP, yani CP7'ye (sabahki CP1) kadar sabah indiğiniz dik yokuş sizi bekliyor olacak.
Bu son CP'den sonra sabahki rotadan çıkıyorsunuz ve farklı bir rota üzerinden inmeye başlıyorsunuz. 2k kadar gittikten sonra patika sizi bir kayanın başına getiriyor. Bu kayanın üzerine tutunupda inebilmek için çelik halat düzeneği kurmuşlar. Çünkü en az 150mt olduğunu tahmin bu kısmı bu iniş halat sistemine tutunmadan inmek pek olası değil. Buradan sonra 5k kadar çoğunlukla iniş olan patikayı devam ederek son 1k mesafede sabahki rotayla yeniden karşılaşıyorsunuz. Ve bitiş çizgisine ulaşıyorsunuz.
Yarış sitesinden 3100mt irtifa kazanımı var diyor. Ama RUNKEEPER2 kayıdı 3387mt irtifa kazanımı yazdı.
Rotayı Google Earth üzerinde görmek isteyenler için KML2 versiyonu.
KML üzerinde 2 küçük kaybolmamıda görebilirsiniz. Birisi 30k zirvede (nasıl becerdiysem artık onu ) biriside 35k CP'den hemen sonra.
CP'ler çok iyiydi. Tuz, su, kola, izotonik içecek, tatlı ve tuzlu olmak üzere en az bir düzine çeşit gıda vardı masalarda. Hiç yanınıza gıda almadan gönül rahatlığı ile start noktasından çıkabilirsiniz.
Son CP'den sonra karanlıkta kaybolmaların yaşanabileceği noktalara kafa fenerleriyle yerleştirilen kişiler (60k ve 63k civarlarındaydı galiba) gerekli yönlendirmeleri yaptılar.
Netice itibariyle; yokuşları seviyorsanız en az 1 defa gidip koşmanız gereken bir yarış bence.
***
Parkuru tanıttım yukarıda ama ben neler yaptım onu anlatmadım.
Birazda ondan bahsedeyim.
Sabah aceleyle otelden çıkarken kafa lambamı, yağmurluğumu ve suluklarımı otelde unuttum.
Şansıma ilk CP'de 500ml su şişeleri vardı. İkisini aldım ve kendime suluk yaptım.
Hava biraz serindi. CP4'e kadar 15 derece civarı bulutlu bir hava vardı.
CP4'de yağmur başladı ve hava 10 derece civarına indi. Ve yarış sonuna kadarda pek durmadı.
Yağmurluk olmadan sadece rüzgarlık ile yağmurluk altında koşmak zorlayıcı oldu.
Üstüne iyi enerji veriyor diye CP'lerde 4-5 bardak kola içince vücud dahada soğuyordu.
Yağmur başladıktan sonra hiç terlemediğimi idrarımın su berraklığında olmasından anladım.
Kafa lambam olmadığı için sürekli karanlık olmadan yetişebilirmiyim hesabını yapıyordum.
CP3-CP4 arası beklediğimden daha uzun sürdüğü için 35k'daki CP4'de yetişemeyeceğimi anladım ve kafa lambalı birilerini yakalayabilirmiyim diye koşmaya başladım.
Ama sadece 37 kişinin bitirdiği bu yarışta genelde yalnız koşuyorsunuz zaten.
57k'daki son CP'ye geldiğimde halen birilerini yakalayamamıştım ve en fazla 10dk sonra önümü göremeyecek kadar karanlık olacaktı ve son 8k en az 1buçuk saatimi kafa lambam olsa dahi.
Bi ara son CP'de yarıştan çekileyim diye düşündüm ve sonra "sen bulursun bir yolunu" dedim ve karanlığa doğru koşmaya başladım.
Şansıma 10dk kadar sonra çantalarıyla uğraşan 2 Bulgar koşucuya rastladım.
Onlara ışığım yok, sizinle gelebilirmiyım diye rica ettim. Beni aralarına aldılar ve bitişe kadar ikisinin arasında onların ışığından istifade ederek geldim.
Tavsiye 1: Islak kayaların üzerinde Hoka'lar pek iyi tutunamıyor. Hava yağışlı ise bu rotada yolu iyi tutan ayakkabılar öneririm.
Tavsiye 2: Otelden çıkarken malzeme kontrolünü iyi yapın
Golden Ring Ultra Trail
Bu yarış Ağustos başında Rusya'nın Suzdal şehrinde yapılıyor.
Yarışın İnternet Sitesi1
Moskova'dan yarışın yapılacağı şehre organisyonun ayarladığı otobüs servisleri var.
Moskova'ya inip havaalanından şehrin metro hattına ulaştığınızda 1 numaralı metro hattının Sportivnaya istasyonunda iniyorsunuz. Servislerin kalktığı yer bu istasyona yaklaşık 1km uzaklıkta.
Karayolu ile Moskova'ya yaklaşık 220km
Suzdal şehri tarihi yapıları ile bizdeki İznik'e benziyor.
Booking.com üzerinden otel bulma olanağınız var.
Aynı zamanda organizasyon ile anlaşmalı bazı oteller çadır kurmak isteyenler için yer tahsis ediyor.
Yarış sabah 7:30 gibi start alıyor. 10k, 30k, 50k, 100k koşucuları aynı anda start alıyor.
Benim 50k koşu Runkeeper kaydım3
ilk 6,5k şehrin geniş sokaklarında olduğu için itiş kakış olmuyor. 6,5k noktasında 10k koşucuları ayrılıyorlar ve şehrin içinden bir rotayla start noktasına dönüyorlar.
30k, 50k ve 100k koşucuları burada asfalttan patikaya geçiyorlar.
Burada dere kenarını takip etmeye başlıyorsunuz.
8k civarında su masası var.
16k civarındaki gıda masasına kadar nadas tarla içindeki yüksek otlar içine açılmış olan patikadan gidiyorsunuz.
16k civarındaki gıda masası 30k koşucularının ayrıldığı nokta oluyor. 30k koşanlar nehir kenarından start noktasına doğru geri dönmeye başlıyorlar.
50k ve 100k koşanlar burada köprünün karşısına geçip biraz orman, biraz nadas tarla, birazda köy yolu karışımı 18k uzunluğunda bir rotada ring yapıp aynı gıda masasına geri dönüyor ve bu sefer burasının adı 33k masası oluyor.
Buradan 30k koşanların döndüğü rotaya girip nehir kenarından geri dönüşe başlıyorsunuz.
41k civarındaki köprünün altında yine bir su masası var.
son 1k'da şehre ulaşıp başlangıç noktasına varıyorsunuz.
50k koşanlar için yarış tamamlanmış oluyor.
100k koşanlar bu rotayı bir tur daha koşuyorlar.
Yarışda 50k boyunca 230mt irtifa kazanımı kaydettim.
Yani rota oldukça düz.
Nadas geçişlerinde zemin bozuk olduğu bilekler zorlanıyor ve hız kaybedebiliyorsunuz ama genelde sorunsuz ve keyif alınarak koşulabilecek bir rotaya sahip.
Normalde 16k-33k masaları arasındaki ring üzerinde herhangi bir gıda veya su masası yok.
Ama bu fotoğrafdaki çocuklar 24k civarına kendileri su masası kurmuşlar ve koşuculara su ikmali yaptılar.
yarışın henüz ilk senesi olduğunu düşündüğümüzde, şu kadarcık çocuklarda dahi bu yarışın öncesinde dahi yerleştirilmiş bir spor kültürü olduğunu anlıyorsunuz.
Bitirme madalyaları ahşap. Üzerine demirci usulu bitirme mesafeniz basılıyor. Benim hoşuma gitti bu madalyalar
Dönüşte servislerin Moskava'ya ulaşma saatleri saat gece 01:00 civarını bulabiliyor. Havaalanına giden aeroexpress trenlerini kaçırıyorsunuz. Arkadaşım Dmitry telefonundaki bir android uygulamasından 1000ruble civarına bir taksi ayarlamıştı.
Siz kendiniz bir taksi çevirmeye kalkarsanız 2000 ila 5000 ruble arası çok değişik fiyatlarla karşılaşabilirsiniz.
Teknik parkurlardan çekinen, patika koşularına yeni yeni girmeye niyetlenen kişiler için çok ideal bir yarış.
Herkese tavsiye ederim
Yarışın İnternet Sitesi1
Moskova'dan yarışın yapılacağı şehre organisyonun ayarladığı otobüs servisleri var.
Moskova'ya inip havaalanından şehrin metro hattına ulaştığınızda 1 numaralı metro hattının Sportivnaya istasyonunda iniyorsunuz. Servislerin kalktığı yer bu istasyona yaklaşık 1km uzaklıkta.
Karayolu ile Moskova'ya yaklaşık 220km
Suzdal şehri tarihi yapıları ile bizdeki İznik'e benziyor.
Booking.com üzerinden otel bulma olanağınız var.
Aynı zamanda organizasyon ile anlaşmalı bazı oteller çadır kurmak isteyenler için yer tahsis ediyor.
Yarış sabah 7:30 gibi start alıyor. 10k, 30k, 50k, 100k koşucuları aynı anda start alıyor.
Benim 50k koşu Runkeeper kaydım3
ilk 6,5k şehrin geniş sokaklarında olduğu için itiş kakış olmuyor. 6,5k noktasında 10k koşucuları ayrılıyorlar ve şehrin içinden bir rotayla start noktasına dönüyorlar.
30k, 50k ve 100k koşucuları burada asfalttan patikaya geçiyorlar.
Burada dere kenarını takip etmeye başlıyorsunuz.
8k civarında su masası var.
16k civarındaki gıda masasına kadar nadas tarla içindeki yüksek otlar içine açılmış olan patikadan gidiyorsunuz.
16k civarındaki gıda masası 30k koşucularının ayrıldığı nokta oluyor. 30k koşanlar nehir kenarından start noktasına doğru geri dönmeye başlıyorlar.
50k ve 100k koşanlar burada köprünün karşısına geçip biraz orman, biraz nadas tarla, birazda köy yolu karışımı 18k uzunluğunda bir rotada ring yapıp aynı gıda masasına geri dönüyor ve bu sefer burasının adı 33k masası oluyor.
Buradan 30k koşanların döndüğü rotaya girip nehir kenarından geri dönüşe başlıyorsunuz.
41k civarındaki köprünün altında yine bir su masası var.
son 1k'da şehre ulaşıp başlangıç noktasına varıyorsunuz.
50k koşanlar için yarış tamamlanmış oluyor.
100k koşanlar bu rotayı bir tur daha koşuyorlar.
Yarışda 50k boyunca 230mt irtifa kazanımı kaydettim.
Yani rota oldukça düz.
Nadas geçişlerinde zemin bozuk olduğu bilekler zorlanıyor ve hız kaybedebiliyorsunuz ama genelde sorunsuz ve keyif alınarak koşulabilecek bir rotaya sahip.
Normalde 16k-33k masaları arasındaki ring üzerinde herhangi bir gıda veya su masası yok.
Ama bu fotoğrafdaki çocuklar 24k civarına kendileri su masası kurmuşlar ve koşuculara su ikmali yaptılar.
yarışın henüz ilk senesi olduğunu düşündüğümüzde, şu kadarcık çocuklarda dahi bu yarışın öncesinde dahi yerleştirilmiş bir spor kültürü olduğunu anlıyorsunuz.
Bitirme madalyaları ahşap. Üzerine demirci usulu bitirme mesafeniz basılıyor. Benim hoşuma gitti bu madalyalar
Dönüşte servislerin Moskava'ya ulaşma saatleri saat gece 01:00 civarını bulabiliyor. Havaalanına giden aeroexpress trenlerini kaçırıyorsunuz. Arkadaşım Dmitry telefonundaki bir android uygulamasından 1000ruble civarına bir taksi ayarlamıştı.
Siz kendiniz bir taksi çevirmeye kalkarsanız 2000 ila 5000 ruble arası çok değişik fiyatlarla karşılaşabilirsiniz.
Teknik parkurlardan çekinen, patika koşularına yeni yeni girmeye niyetlenen kişiler için çok ideal bir yarış.
Herkese tavsiye ederim
Moskova Maratonu
20 Eylül'de koştuğum Moskova Maratonu hakkında da birşeyler yazayım
Birkaç ay veya daha öncesinden araştırırsanız Pegasus veya Rus Havayolları aracılığı ile 600TL ve hatta ucuza uçak bileti bulabiliyorsunuz.
Booking.com üzerinden günlüğü 40-50€ civarına banyolu oda veren oteller bulabiliyorsunuz. Hatta ben her türlü yerde kalabilirim diyorsanız, 5-10 kişilik öğrenci yatakhanesi tarzı odaları olan Hostellerden günlüğü 10-15€'ya kalacak yer ayarlayabiliyorsunuz.
Hangi havaalanına inerseniz inin, 00:30 - 05:30 saatleri arası hariç olmak üzere her yarım saatte bir her 3 havalalanından şehre Aeroexpress trenleri ile en ucuz ve en hızlı şekilde ulaşabiliyorsunuz. Ücreti 420 ruble (20TL civarı).
Bu trenlerle Moskova'nın metro ağına ulaşmış oluyorsunuz. 50 ruble bir metro bileti ile (2,3TL) şehrin her istediğiniz noktasına gidebiliyorsunuz. Çünkü şehrin her noktasına ulaşabilen 12 adet metro hattı var ve bunların arasında ücretsiz aktarma yapabiliyorsunuz. Gitmeden önce internetten Moskova metro haritasını telefonunuza indirmeniz çok işinize yarayacaktır.
1 numaralı Kırmızı metro hattının SPORTIVNAYA istasyonunda indiğiniz zaman Luzhniki bölgesinde yer alan ve maraton fuarının kurulduğu Devlet Konser Salonu binasına yaklaşık 1km mesafede oluyorsunuz.
Rusya'daki maratonların bir özelliği; bizdeki ultralar gibi sağlık raporu istiyorlar. Oraya gitmeden bir sağlık raporunu mutlaka temin edin. Çünkü sağlık raporunuzu göstermeden fuar alanına giremiyorsunuz. Kapıdan raporu gösterip içeri girdiğinizde numara dağıtılan yere geliyorsunuz. Burada pek sıra beklemiyorsunuz, çünkü her 400 numara için bir masa kurmuşlar yani maraton numarası veren en az 20 masa var. Numaranızı alıp fuar alanına geçiyorsunuz. Biraz sıkışık bir fuar alanı olsada bence yeterli. Ben zaten sadece enerji jeli baktığım için aradığımı buldum.
Aynı binanın önünde Pazar sabahı yarışın Start alanı kuruluyor. Fuar alanında numaranızı alırken bileğinize takılan lastik renkli bileklikleri muhafaza edin, çünkü o olmadan start alanına giremiyorsunuz. Start alanına girdiğinizde orada sadece yarışçıların olduğu biliyorsunuz. İstanbul'daki gibi seyyar satıcılar falan yok yani. Fuarın kurulduğu bina yarış sabahı soyunma yeri haline getiriliyor. Oraya kıyafetlerinizle gidip orada soyunabiliyorsunuz. Soyunduktan sonra çanta bırakma yerine geçiyorsunuz. Binanın yan tarafına 150 metre uzunluğunda bir çadır kurmuşlar. Buraya çantaları topluyorlar. Büyük bir alan olması sebebiyle 20bin çantayı hiçbir çantayı üstüste koyma ihtiyacı duymadan burada muhafaza ediyorlar.
Yarışa kaydolurken size tahmini bitirme sürenizi soruyorlar. O süreye görede sizi A-B-C-D-E gibi bloklara ayırıyorlar. Göğüs numaranızın yanında bu harfde yer alıyor. Benim numara C 2288'di. Start alanına geldiğinizde sizi bu harflere göre ilgili grubun olduğu yere alıyorlar. Numarasının önünde C yazan birisini B grubunun içine almıyorlar. A grubu yarışa başladıktan sonra yaklaşık 4-5dk arayla diğer grupları gönderiyorlar ve böylece itiş kakışın önüne geçilmiş olunuyor.
Parkurda son 5k hariç düzlük yok sayılır. Ya hafif hafif iniyorsunuz veya çıkıyorsunuz. Ama çıkışlar pek yormuyor. Parkur şehrin bir çok yerini geziyor ve start noktasında son buluyor. Parkurun hemen hemen her yerinde seyirci görebiliyorsunuz. Numaramın önünde ismimde yazdığı için birçok noktada "welcome to Russia, İsmail" diye tezahürat duymak güzeldi.
Parkurda bence yeterli destek noktası var.
Gıda masaları 10 / 14,6 / 21,1 / 24,2 / 29,6 / 34,5 / 39,6 k
Sıvı masaları 4,5 / 11.7 / 16.7 / 26.8 / 31.8 / 36,7 k
Sıvı masalarında Su ve izotonik içecek var ama izotonik istisnasız hepsinde var.
Gıda masalarında Su, izotonik içecek, muz, portakal var. 21.1k da RedBull, 39,6k da kola var ilave olarak.
Her masada sünger var. Ama olması gerekitiği gibi süngerler var. Avrasya maratonunda sünger diye verilen şeyleri yüzünüze süremiyorsunuz. Ama oradaki süngerler hiçbir şekilde tahriş etmiyor ve gönül rahatlığı ile kullanabiliyorsunuz.
Yarış bitiş alanında yine sadece yarışçılar var. Etrafı çevrili büyük alan içerisine girerken hemen suyunuzu alıyorsunuz. Ve aynı zamanda istisnasız tüm yarışcılara aluminyum termal battaniye veriyorlar. Hava 20derece civarı olmasına rağmen insanlar koşuyu bitirip vücudları soğumaya başladığında üşümesin diye herkese aluminyum termal battaniye dağıttılar. Bitiş alanında ayrıca Powerade dağıtımıda yapılıyor ve aynı zamanda bir köşede "Bulgur pilavı-sosis" tabağı dağıtımı yapılıyor. Böylece kendinizi daha rahat toparlanmanızı sağlıyorlar. Güzel bir yarıştı.
Yani bence bir maratondan keyif almak isteyen herkesin koşması gerekir orada
Birkaç ay veya daha öncesinden araştırırsanız Pegasus veya Rus Havayolları aracılığı ile 600TL ve hatta ucuza uçak bileti bulabiliyorsunuz.
Booking.com üzerinden günlüğü 40-50€ civarına banyolu oda veren oteller bulabiliyorsunuz. Hatta ben her türlü yerde kalabilirim diyorsanız, 5-10 kişilik öğrenci yatakhanesi tarzı odaları olan Hostellerden günlüğü 10-15€'ya kalacak yer ayarlayabiliyorsunuz.
Hangi havaalanına inerseniz inin, 00:30 - 05:30 saatleri arası hariç olmak üzere her yarım saatte bir her 3 havalalanından şehre Aeroexpress trenleri ile en ucuz ve en hızlı şekilde ulaşabiliyorsunuz. Ücreti 420 ruble (20TL civarı).
Bu trenlerle Moskova'nın metro ağına ulaşmış oluyorsunuz. 50 ruble bir metro bileti ile (2,3TL) şehrin her istediğiniz noktasına gidebiliyorsunuz. Çünkü şehrin her noktasına ulaşabilen 12 adet metro hattı var ve bunların arasında ücretsiz aktarma yapabiliyorsunuz. Gitmeden önce internetten Moskova metro haritasını telefonunuza indirmeniz çok işinize yarayacaktır.
1 numaralı Kırmızı metro hattının SPORTIVNAYA istasyonunda indiğiniz zaman Luzhniki bölgesinde yer alan ve maraton fuarının kurulduğu Devlet Konser Salonu binasına yaklaşık 1km mesafede oluyorsunuz.
Rusya'daki maratonların bir özelliği; bizdeki ultralar gibi sağlık raporu istiyorlar. Oraya gitmeden bir sağlık raporunu mutlaka temin edin. Çünkü sağlık raporunuzu göstermeden fuar alanına giremiyorsunuz. Kapıdan raporu gösterip içeri girdiğinizde numara dağıtılan yere geliyorsunuz. Burada pek sıra beklemiyorsunuz, çünkü her 400 numara için bir masa kurmuşlar yani maraton numarası veren en az 20 masa var. Numaranızı alıp fuar alanına geçiyorsunuz. Biraz sıkışık bir fuar alanı olsada bence yeterli. Ben zaten sadece enerji jeli baktığım için aradığımı buldum.
Aynı binanın önünde Pazar sabahı yarışın Start alanı kuruluyor. Fuar alanında numaranızı alırken bileğinize takılan lastik renkli bileklikleri muhafaza edin, çünkü o olmadan start alanına giremiyorsunuz. Start alanına girdiğinizde orada sadece yarışçıların olduğu biliyorsunuz. İstanbul'daki gibi seyyar satıcılar falan yok yani. Fuarın kurulduğu bina yarış sabahı soyunma yeri haline getiriliyor. Oraya kıyafetlerinizle gidip orada soyunabiliyorsunuz. Soyunduktan sonra çanta bırakma yerine geçiyorsunuz. Binanın yan tarafına 150 metre uzunluğunda bir çadır kurmuşlar. Buraya çantaları topluyorlar. Büyük bir alan olması sebebiyle 20bin çantayı hiçbir çantayı üstüste koyma ihtiyacı duymadan burada muhafaza ediyorlar.
Yarışa kaydolurken size tahmini bitirme sürenizi soruyorlar. O süreye görede sizi A-B-C-D-E gibi bloklara ayırıyorlar. Göğüs numaranızın yanında bu harfde yer alıyor. Benim numara C 2288'di. Start alanına geldiğinizde sizi bu harflere göre ilgili grubun olduğu yere alıyorlar. Numarasının önünde C yazan birisini B grubunun içine almıyorlar. A grubu yarışa başladıktan sonra yaklaşık 4-5dk arayla diğer grupları gönderiyorlar ve böylece itiş kakışın önüne geçilmiş olunuyor.
Parkurda son 5k hariç düzlük yok sayılır. Ya hafif hafif iniyorsunuz veya çıkıyorsunuz. Ama çıkışlar pek yormuyor. Parkur şehrin bir çok yerini geziyor ve start noktasında son buluyor. Parkurun hemen hemen her yerinde seyirci görebiliyorsunuz. Numaramın önünde ismimde yazdığı için birçok noktada "welcome to Russia, İsmail" diye tezahürat duymak güzeldi.
Parkurda bence yeterli destek noktası var.
Gıda masaları 10 / 14,6 / 21,1 / 24,2 / 29,6 / 34,5 / 39,6 k
Sıvı masaları 4,5 / 11.7 / 16.7 / 26.8 / 31.8 / 36,7 k
Sıvı masalarında Su ve izotonik içecek var ama izotonik istisnasız hepsinde var.
Gıda masalarında Su, izotonik içecek, muz, portakal var. 21.1k da RedBull, 39,6k da kola var ilave olarak.
Her masada sünger var. Ama olması gerekitiği gibi süngerler var. Avrasya maratonunda sünger diye verilen şeyleri yüzünüze süremiyorsunuz. Ama oradaki süngerler hiçbir şekilde tahriş etmiyor ve gönül rahatlığı ile kullanabiliyorsunuz.
Yarış bitiş alanında yine sadece yarışçılar var. Etrafı çevrili büyük alan içerisine girerken hemen suyunuzu alıyorsunuz. Ve aynı zamanda istisnasız tüm yarışcılara aluminyum termal battaniye veriyorlar. Hava 20derece civarı olmasına rağmen insanlar koşuyu bitirip vücudları soğumaya başladığında üşümesin diye herkese aluminyum termal battaniye dağıttılar. Bitiş alanında ayrıca Powerade dağıtımıda yapılıyor ve aynı zamanda bir köşede "Bulgur pilavı-sosis" tabağı dağıtımı yapılıyor. Böylece kendinizi daha rahat toparlanmanızı sağlıyorlar. Güzel bir yarıştı.
Yani bence bir maratondan keyif almak isteyen herkesin koşması gerekir orada
19 Mayıs 2015 Salı
Cekmekoy 60k - 2015
(Türkçe aşağıda)↓
There is a saying "never try new things in races".
But i am not a rational person,
so i always try new things in races :)
i decided a new nutrition plan,
and a new backpack plan in this race.
My new nutrition plan was not to use artificial things.
The weather was about 30˚,
so in this hot weather, fruits were my choiche.
1 small melon, 2 oranges, 2 lemon, 200gr salted white cheese, 3 tubes of sweet (mixture of tahini and boiled grape juice).
i chopped the fruits into small pieces and pun into small refrigerator bags.
my backpack plan was not use a backpack :)
instead a backpack, i decided to use 2 waistpacks.
TNF Enduro Belt 2 was for hydration on the front,
Lowe Alpine Lightflite 5 was for other materials at the back.
So everthing was around waist and never need to remove your pack for filling water or taking materials.
And two waistpacks are just 320gr, lighter than almost all backpacks.
15k, 30k, 45k and 60k runners were started together.
owing to 15k and 30k runners, the beginning was fast.
First 1k was nice warming up uphill, then upto 15k, wide forest roads with mild uphills, downhills and flats. So i was feeling well and my pace was about 6:05 in first 15k.
Between 15k-25k, i was slower with a 6:45 min/km pace average because of the narrow road and uneven road surfaces. But i was still feeling good oddly.
Between 25k-30k, mostly flat, but narrow trails and even footpaths.
Between 30k-35k, mostly uphill and narrow trails. And it was so hot
So in this part i decided to be conservative and keep my energy.
i was slower, had plenty nutrition. I knew i need more nutrition because of the fast parts.
My pace was about 9:45 min/km between 25k-35k
i reached CP37k at 4:40h and i was at 12th in all.
i was feeling well and between 37k-48k, forest roads with mild uphills&downhills were nice and my pace was about 8:00 in this section.
And Welcome to Pleasure Zone :)
between 48k-50k, nonstop harsh downhill&uphill combinations.
during uphills you may reach out the ground and even walking was hard during downhills.
Between 50k-52k was almost flat and between 52k-55k again a pleasure combination :)
At 47k, i started to chase the 6th runner. Chasing was excited during sawthooth downhill&uphill combinations.
When i reach CP55k, my legs were buring, i was enjoying it oddly and i was 6th anymore :)
i ran whole last 5k and reached the finished line.
The race was awesome. Everyrunner should give a try to Cekmekoy Races.
My shoes were great, especially during downhills.
But lock type laces on Hoka so bad. They don't stay tight and loose often.
I will change and make them normal type laces.
Hoka is not "true to size". my other running shoes are #11 US, but HOKA's should have been #10.5 or less. They are "bigger to size".
But The laces got loose often, so i maybe felt like that because of this.
My waistpacks worked great. I think i will use this combination in my other races.
**************************************************************
"Yarışlarda yeni şeyler denemeyin" diye bir söz var.
Ama ben pek akıl-i selim birisi olmadığım için hep yarışlarda yeni şeyler deniyorum :)
Bu yarıştada yeni bir beslenme planı ve yeni bir sırt çantası sistemi denemeye karar verdim.
Beslenme planım herhangi bir yapay jel almadan doğal yollarla beslenmeyi halletmekdi.
Hava 30˚ civarı çok sıcak olacaktı. Bu yüzden planımı meyve ağırlıklı yapmaya karar verdim.
1 küçük boy kavun, 2 portakal, 2 limon, 200gr tuzlu antep peyniri ve 3 tüp tahin-pekmez.
Meyveleri soyup küçük parçalara böldüm ve küçük buzdolabı poşetlerinin içerisine koydum ve poşetlerin ağzını düğümledim.
Buzdolabı poşetlerinin naylonu ince olduğu için dişlediğinizde kolaylıkla açabiliyorsunuz.
Sırt çantası planım ise sırt çantası kullanmamaktı :)
bir sırt çantası yerine 2 bel çantası kullanmaya karar verdim.
TNF Enduro Belt 2 önde su için, Lowe Alpine Lightflite 5 arkada malzemeler için.
Böylece herşey bel hizasında ve su alımı dolumu için veya herhangi bir malzeme için çantaya çıkarmaya veya sırtınıza uzanmak için debelenmeye gerek kalmıyor.
Ayrıca bu kombinasyon sadece 320gr ağırlığı ile hemen hemen tüm sırt çantalarından daha hafif.
15k, 30k, 45k ve 60k koşucuları aynı anda çıkış aldık.
15k ve 30k koşucularının etkisiyle başlangıç hızlıydı.
ilk 1k ısınmamız için düşünülmüş güzel bir yokuşdu.
Sonrasında 15k'ya kadar geniş orman yollarında ılımlı yokuşlar, inişler ve düklüklerle devam edildi.
Kendimi iyi hissediyordum ve ilk 15k'da 6:05 pace ile gittim.
Daralan yollar ve bozulan yol sathı nedeniyle 15k-25k arasında 6:45 pace civarına yavaşladım ama halen kendimi iyi hissediyordum.
25k-30k arası eğimsiz ama çok dar orman yolları ve hatta orman için patika şeklindeydi.
30k-35k arası çoğunlukla yokuş ve dar orman yolları şeklindeydi.
Havada oldukça sıcaktı.
Bu yüzden bu kesimde oldukça yavaşladım ve bol gıda almaya çalıştım.
Çünkü sıcak altında hızlı geçilen bölümler nedeniyle daha çok gıdaya ihtiyacım olduğunu biliyordum.
25k-35k arası 9:45 gibi yavaş bir pace ile geçti.
CP37 ye saat 13:40 gibi ulaştığımda 12.inci sıradaydım.
Kendimi iyi hissediyordum ve 37k-48k arası tatlı iniş çıkışlarıyla geniş orman yollarıydı.
bu kısımda 8:00 pace ortalamaya kadar hızlanabildim.
Ve Zevk-ü-sefa bölgesine hoşgeldiniz :)
48k-50k arası aralıksız kırıcı bir iniş-yokuş kombinasyonu vardı.
yokuşlarda uzandığınızda elinizle toprağa dokunabiliyordunuz,
inişlerde ise değil koşmak, yürümek dahi zor oluyordu.
50k-52k arasındaki düzlükte biraz nefes alsakda,
52k-55k arasındaki 3km lik kombinasyon nefes kesiciydi.
47k'da 6.ıncı koşucuyu takip etmeye başlamıştım.
Testere dişini andırır kırıcı iniş çıkışlar bu takip eşliğinde heyecanlı geçti.
CP55'e ulaştığımda artık ben 6.ıncı sıradaydım.
son 5k'yı koşarak geçtim ve yarışı tamamladım.
Yarış şahaneydi. Her koşucu Çekmeköy yarışlarına bir şans vermeli.
Ayakkabılar çok iyiydi. Özellikle inişlerde iyi iş çıkardılar.
Fakat kilitli tip bağcıkları çok kötüydü.
Sık sık gevşediler. Bu bağcıkları normal bağcıklar ile değiştireceğim.
Hoka'ların kalıbı biraz büyükmüş.
Diğer koşu ayakkabılarım US 11 numara olduğu halde bu bana biraz büyük geldi.
10.5 olsa daha iyi olurdu sanki ama belkide bağcıkları sık sık gevşediği içinde böyle hissetmiş olabilirim.
Bel çantası kombinasyonu iyi çalıştı. Diğer yarışlarda da bu kombinasyonu kullanmayı düşünüyorum.
There is a saying "never try new things in races".
But i am not a rational person,
so i always try new things in races :)
i decided a new nutrition plan,
and a new backpack plan in this race.
My new nutrition plan was not to use artificial things.
The weather was about 30˚,
so in this hot weather, fruits were my choiche.
1 small melon, 2 oranges, 2 lemon, 200gr salted white cheese, 3 tubes of sweet (mixture of tahini and boiled grape juice).
i chopped the fruits into small pieces and pun into small refrigerator bags.
my backpack plan was not use a backpack :)
instead a backpack, i decided to use 2 waistpacks.
TNF Enduro Belt 2 was for hydration on the front,
Lowe Alpine Lightflite 5 was for other materials at the back.
So everthing was around waist and never need to remove your pack for filling water or taking materials.
And two waistpacks are just 320gr, lighter than almost all backpacks.
15k, 30k, 45k and 60k runners were started together.
owing to 15k and 30k runners, the beginning was fast.
First 1k was nice warming up uphill, then upto 15k, wide forest roads with mild uphills, downhills and flats. So i was feeling well and my pace was about 6:05 in first 15k.
Between 15k-25k, i was slower with a 6:45 min/km pace average because of the narrow road and uneven road surfaces. But i was still feeling good oddly.
Between 25k-30k, mostly flat, but narrow trails and even footpaths.
Between 30k-35k, mostly uphill and narrow trails. And it was so hot
So in this part i decided to be conservative and keep my energy.
i was slower, had plenty nutrition. I knew i need more nutrition because of the fast parts.
My pace was about 9:45 min/km between 25k-35k
i reached CP37k at 4:40h and i was at 12th in all.
i was feeling well and between 37k-48k, forest roads with mild uphills&downhills were nice and my pace was about 8:00 in this section.
And Welcome to Pleasure Zone :)
between 48k-50k, nonstop harsh downhill&uphill combinations.
during uphills you may reach out the ground and even walking was hard during downhills.
Between 50k-52k was almost flat and between 52k-55k again a pleasure combination :)
At 47k, i started to chase the 6th runner. Chasing was excited during sawthooth downhill&uphill combinations.
When i reach CP55k, my legs were buring, i was enjoying it oddly and i was 6th anymore :)
i ran whole last 5k and reached the finished line.
The race was awesome. Everyrunner should give a try to Cekmekoy Races.
My shoes were great, especially during downhills.
But lock type laces on Hoka so bad. They don't stay tight and loose often.
I will change and make them normal type laces.
Hoka is not "true to size". my other running shoes are #11 US, but HOKA's should have been #10.5 or less. They are "bigger to size".
But The laces got loose often, so i maybe felt like that because of this.
My waistpacks worked great. I think i will use this combination in my other races.
**************************************************************
"Yarışlarda yeni şeyler denemeyin" diye bir söz var.
Ama ben pek akıl-i selim birisi olmadığım için hep yarışlarda yeni şeyler deniyorum :)
Bu yarıştada yeni bir beslenme planı ve yeni bir sırt çantası sistemi denemeye karar verdim.
Beslenme planım herhangi bir yapay jel almadan doğal yollarla beslenmeyi halletmekdi.
Hava 30˚ civarı çok sıcak olacaktı. Bu yüzden planımı meyve ağırlıklı yapmaya karar verdim.
1 küçük boy kavun, 2 portakal, 2 limon, 200gr tuzlu antep peyniri ve 3 tüp tahin-pekmez.
Meyveleri soyup küçük parçalara böldüm ve küçük buzdolabı poşetlerinin içerisine koydum ve poşetlerin ağzını düğümledim.
Buzdolabı poşetlerinin naylonu ince olduğu için dişlediğinizde kolaylıkla açabiliyorsunuz.
Sırt çantası planım ise sırt çantası kullanmamaktı :)
bir sırt çantası yerine 2 bel çantası kullanmaya karar verdim.
TNF Enduro Belt 2 önde su için, Lowe Alpine Lightflite 5 arkada malzemeler için.
Böylece herşey bel hizasında ve su alımı dolumu için veya herhangi bir malzeme için çantaya çıkarmaya veya sırtınıza uzanmak için debelenmeye gerek kalmıyor.
Ayrıca bu kombinasyon sadece 320gr ağırlığı ile hemen hemen tüm sırt çantalarından daha hafif.
15k, 30k, 45k ve 60k koşucuları aynı anda çıkış aldık.
15k ve 30k koşucularının etkisiyle başlangıç hızlıydı.
ilk 1k ısınmamız için düşünülmüş güzel bir yokuşdu.
Sonrasında 15k'ya kadar geniş orman yollarında ılımlı yokuşlar, inişler ve düklüklerle devam edildi.
Kendimi iyi hissediyordum ve ilk 15k'da 6:05 pace ile gittim.
Daralan yollar ve bozulan yol sathı nedeniyle 15k-25k arasında 6:45 pace civarına yavaşladım ama halen kendimi iyi hissediyordum.
25k-30k arası eğimsiz ama çok dar orman yolları ve hatta orman için patika şeklindeydi.
30k-35k arası çoğunlukla yokuş ve dar orman yolları şeklindeydi.
Havada oldukça sıcaktı.
Bu yüzden bu kesimde oldukça yavaşladım ve bol gıda almaya çalıştım.
Çünkü sıcak altında hızlı geçilen bölümler nedeniyle daha çok gıdaya ihtiyacım olduğunu biliyordum.
25k-35k arası 9:45 gibi yavaş bir pace ile geçti.
CP37 ye saat 13:40 gibi ulaştığımda 12.inci sıradaydım.
Kendimi iyi hissediyordum ve 37k-48k arası tatlı iniş çıkışlarıyla geniş orman yollarıydı.
bu kısımda 8:00 pace ortalamaya kadar hızlanabildim.
Ve Zevk-ü-sefa bölgesine hoşgeldiniz :)
48k-50k arası aralıksız kırıcı bir iniş-yokuş kombinasyonu vardı.
yokuşlarda uzandığınızda elinizle toprağa dokunabiliyordunuz,
inişlerde ise değil koşmak, yürümek dahi zor oluyordu.
50k-52k arasındaki düzlükte biraz nefes alsakda,
52k-55k arasındaki 3km lik kombinasyon nefes kesiciydi.
47k'da 6.ıncı koşucuyu takip etmeye başlamıştım.
Testere dişini andırır kırıcı iniş çıkışlar bu takip eşliğinde heyecanlı geçti.
CP55'e ulaştığımda artık ben 6.ıncı sıradaydım.
son 5k'yı koşarak geçtim ve yarışı tamamladım.
Yarış şahaneydi. Her koşucu Çekmeköy yarışlarına bir şans vermeli.
Ayakkabılar çok iyiydi. Özellikle inişlerde iyi iş çıkardılar.
Fakat kilitli tip bağcıkları çok kötüydü.
Sık sık gevşediler. Bu bağcıkları normal bağcıklar ile değiştireceğim.
Hoka'ların kalıbı biraz büyükmüş.
Diğer koşu ayakkabılarım US 11 numara olduğu halde bu bana biraz büyük geldi.
10.5 olsa daha iyi olurdu sanki ama belkide bağcıkları sık sık gevşediği içinde böyle hissetmiş olabilirim.
Bel çantası kombinasyonu iyi çalıştı. Diğer yarışlarda da bu kombinasyonu kullanmayı düşünüyorum.
23 Nisan 2015 Perşembe
IZNIK ULTRA 130K
(Türkçe aşağıda)↓
Recently i got a thought that if i would be a better marathoner, it would be helpful on my ultras.
So in last a few months, i followed a marathon training program based on speed workouts mostly.
My workouts were going good. But 2 weeks ago, i got a flu during my weekend run and didn't run whole week.
One week ago, i got a 33k trail run and that was only run in last 2 weeks before the race.
Friday, i got my race kit and drived back to my house and be back at 22:30.
i was feeling pretty well at start point.
My shoe choice for first half of the race was a road shoe (New Balance 1400v2).
When we start race, my rested body was feeling good and my race shoes was allowing me to go fast.
So i was going fast, perhaps too fast.
i didn't stop and lose time at first CP (9.4k) , because i knew that there is a force pump just next to road at 11k. i got my water there without loosing time.
i had no music, or any GPS watch. i was recording my run by my phone, but it was in my backpack.
so i was just running without pace control.
when i got 2nd CP (26.6k), i noticed i was going too fast. the people who i got CP together were much stronger than me (they finished the race 5 hours earlier than me). I was feeling cold, so I stopped at CP for 5 minutes and put my jacket on, hydrated and had a few snacks there.
Just after 2nd CP, first uphill started. I got my foldable walking sticks from my backpack. i got these sticks just 1 week ago and couldn't try them. So i couldn't manage to use them efficiently during uphill. When uphill finished i put them back into backpack and never got them back again.
The down hill between 30k and 3rd CP (38.4k) was steep, fast but grueling. i spent 10 minutes at 3rd CP. i had some cokes, powerade, water and snacks. i got my energy here and started to run again.
i always and always forget somethings during preparing my race kits. here i forgot my Magnesium and painkillers. By help of my road racing shoes, i was going fast. But they were lack of ground protection. About 40k i got my first cramp symptom at my calfs and pains at my metatarsuses. So my speed decreased pretty much until 4th CP and 5th CP.
5th CP (57.6k) was Dropbag Point. I got my dropbag there. i changed my shoes, socks. i had some snacks, cokes, water. My shoe choiche was Asics fujiracer3 for the 2nd half of the race. I bought these shoes at Marathon Expo just 6 hours ago before the race start as first time. So i think this decision was too bravely :) When i spent 15 minutes there, my body started to become cold and felt some hypothermia symptoms. that wasn't good, so i just left the CP.
About 6th CP (69.6k), my cramp symptoms at my calf were more sensate and high. So between 6th CP and 7th CP(72.6k) i had run&walks. i hydrated, had some snacks, cokes and left the CP in 10 minutes.
Just after the CP, a great uphill started. A nonstop uphill during 10k. The traction of my shoes was great but foot protection not so great. So my calfs and metatarsuses were not OK when i finished the uphill. But I LOVE ULTRA PEOPLE :) i thank Yılmaz Keskin (Bib # 35) so much. He noticed my condition and gave me some painkiller and magnesium support. After 15 minutes my cramp symtoms gone forever and i was feeling better.
I got 8th CP(90.1k) , i spent 10 minutes, rested and left there. Between 8th CP and 9th CP (96.1k) was asphalt again and i didn't like it at all. After 9th CP, i was feeling my metatarsuses more and it was making me slower.
When i got 10th CP (106.1k), i got blisters at my metatarsuses anymore. After 10th CP asphalts roads started appear again and was not able run anymore, even though i have power to run. So Between 10th CP and 11th CP (121.5k) i just had painfull walks.
When i left 11th CP (the last CP) , it was sunset, so i put my head torch on. After 11th CP, we ran trails at least 8k, and it was so nice, but when trail finished, the last 7k was asphalt again and it was just a torture for me. i had power to run but i couldn't even step on my left feet. Because the blisters at my metatarsuses was already exploded.
When i cross the Finish Line, i wasn't feeling anything. Whole body was numb because of tirednesss and starvation. Because of this numbness, i wasn't even able to get sleepy. I didn't eat anything. Because if i did, i might started to feel and sleep just there in the street :) I just got my dropbag, got in my car and drived home. After 50 minutes driving, when i got home, my whole body was cold and solid like wood. i wasn't able to make my bed waited no more. İ just had a shower and slept without eating anything.
CP people was great. Other ultrarunners were great. Organization people was great. Weather was great. The only thing i didn't like, there are still too much asphalt parts.
What i learnt; i need more protective shoes for asphalt ultras. Speeding is not everthing :)
**********************************************************************
Son zamanlarda eğer iyi bir maraton koşucusu olabilirsem, bunun bana ultralarda faydalı olabileceği yönünde bir fikre kapılmıştım. Böylelikle son birkaç aydır çoğunlukla hız antremanları içeren bir maraton antreman programını uygulamaya çalışıyordum. Antremanlar iyi gidiyordu ama yarıştan 2 hafta önce, haftasonu koşusu esnasında grip tarzı birşeye yakalandım ve o hafta hiç koşamadım. Yarıştan bir hafta önce 33k civarı bir trail koşusu yapabildim. Yani yarıştan önceki son 2 hafta içerisinde sadece 1 antreman koşusu yapabilmiştim.
Cuma günü yarış kitimi alıp Yalova'daki evime geri döndüm ve 22:30 gibi yarış başlangıç yerine tekrar geldim.
Başlangıç noktasında kendimi oldukça iyi hissediyordum.
Yarışın ilk yarısı için ayakkabı tercihim bir yol yarış ayakkabısıydı (New Balance 1400v2). Yarış başladığında dinlenmiş bünyem kendimi iyi hissettiriyordu ve ayakkabılarımda hızlı gitmeme izin verdikleri için hızlı gidiyordum. Belkide fazla hızlı gidiyordum.
İlk kontrol noktasına girip zaman kaybetmedim. Çünkü 2km ileride yolun hemen kenarında bir su tulumbası olduğunu biliyordum. Suyumu tulumbadan alıp zaman kaybetmeden yoluma devam ettim.
Müzik dinlemiyordum. GPS saati falanda kullanmıyordum.Koşumu telefonumla kaydediyordum ama onuda çantaya koymuştum. Geceyi dinleyerek, pace kontrolü yapmadan içimden geldiği gibi koşuyordum.
Boyalıca 27k'ya 2:24 gibi bir zamanda geldiğimi görünce çok hızlı geldiğimi farkettim. Çünkü benimle kontrol noktasına gelen kişiler benden 5 saat önce yarışı bitirecek olan çok daha kuvvetli koşuculardı. Üşümeye başlamıştım. Kontrol noktasında çantamdan ceketi alıp giydim. Batonlarımı çıkardım. Biraz su içip, birşeyler atıştırıp kontrol noktasından ayrıldım.
Boyalıca'dan sonra yokuş başlıyordu. Yarıştan sadece 1 hafta önce elime geçebilmiş olan batonlarımı deneme imkanım olmamıştı. Bu batonlarımı çok verimli kullanamadım. Beni yavaşlatıp yordular. Yokuşun bitiminde bir daha çıkarmamak üzere batonlarımı çantama geri koydum.
30k ve Ilıca arasındaki iniş, dik, hıza müsait ama yıpratıcıydı. Ilıca 10dk civarı durdum. Su, kola, powerade, atıştırmalar ile kendime gelip tekrar yola koyuldum.
Yarış malzemelerimi hazırlarken ben her zaman ama her zaman birşeyler unuturum. Burada da ağrı kesici ve magnezyum almayı unutmuştum. Yol yarış ayakkabıları sayesinde hızlı gidiyordum. Ama yeterli zemin koruması sağlamıyorlardı. 40k civarında hızlı gitmenin etkisiyle kramp belirtileri görülmeye ve ayaktarak kemiğinin altındaki kısımda ağrılar baş göstermeye başladı. Bu yüzden Örnekköy'e kadar olan kısımda hızım oldukça düştü.
Örnekköy(57k) çanta noktasıydı. Çantamdan ikinci yarı için tercih ettiğim ayakkabılarımı aldım. çoraplarımı değiştirdim. Biraz su, kola, atıştırma ve dinlenme ile kendime gelmeye çalıştım. İkinci yarı için ayakkabı tercihim Asics Fujiracer3 oldu. Ama ne bu modeli nede herhangi bir diğer Asics modelini daha önce hiç kullanmamıştım ve bu ayakkabıları yarışın startından 6 saat önce maraton fuarından almıştım. Hal böyleyken bu ayakkabıları ikinci 80k için gözalmak biraz aşırı kaçan bir cesaret gibiydi sanki.
Örnekköy'de 15dk geçirince vücudum soğumaya ve hipotermi belirtileri göstermeye başladı. Bu yüzden vakit geçirmeden hemen oradan ayrıldım.
Sölöz Burnu'nda baldırlarımdaki kramp belirtileri daha hissedilir ve yüksekti. Bu yüzden Sölöz(73k)e kadar koş-yürü şeklinde yol aldım. Sölöz'de biraz su, kola, atıştırma yapıp, dinlenip 10dk içinde ayrıldım.
Sölöz'den çıkar çıkmaz büyük bir yokuş başlıyordu. Duraksız 10k uzunluğunda bir yokuş. ayakkabıların zemin tutunması çok iyiydi ama zemin koruması çokda iyi değildi. Yokuşun sonuna geldiğimde baldırlarımın ve ayak tabanlarımın durumu pek içaçıcı değildi. ama BEN BU ULTRA KOŞUCULARINI ÇOK SEVİYORUM :) Yılmaz Keskin (Göğüs no 35) e çok teşekkür ederim. Benim halimi farketti ve bana ağrı kesici ve magnezyum verdi. 15 dk sonra kramp belirtileri bir daha hiç geri gelmemek üzere gitti ve kendimi daha iyi hissetmeye başladım.
Narlıca(90k)'da yaklaşık 10dk oyalanıp hemen çıktım. Müşküle'ye kadar 6k asfalt yol vardı ve hiç hoşuma gitmedi bu durum. Yıpranmış ayak tabanlarım için iyi olmamıştı bu durum. Müşküleden sonra, ayaktarağı alt kısımlarını artık daha çok hisseder olmuştum ve bu durum beni yavaşlatıyordu.
Sülaymaniye(106k)'ye vardığımda artık ayaktarağı alt kısımları artık su toplamıştı.
Bu noktadan sonra yine kısım kısım asfalt başlıyordu ve koşacak gücüm olmasına rağmen artık koşamıyordum. Süleymaniye ile Derbent (122k) arasını ağrılı yürüyüşler ile geçirmek durumunda kaldım.
Derbent'den çıkışta artık güneş batmıştı. Tepe lambalarımızı çantalarımızdan çıkardık ve yola koyulduk. Derbent'ten sonra en az 8k trail rota vardı ve burası oldukça iyiydi. Ama trail bitipde yarışın son 7k boyunca sürekli devam eden asfalt başlayınca benim için işkencede başlamış oldu. Çünkü ayaktarağının altındaki su torbaları artık patlamıştı ve her adım acı veriyordu.
Finish çizgisini geçtiğimde ise vücudum hiç birşey hisssetmiyordu.Yorgunluk ve açlık nedeniyle tüm vücudumun yavaş yavaş soğuduğunu ve odunlaştığını hissediyordum. Bu hissizlik durumu yüzünden uyku dahi hissetmiyordum. Birşey yemedim. Eğer yersem tekrar hissetmeye başlayabilir ve oracıkta, sokağın ortasında uyuyabilirdim. Hemen çantamı aldım, arabama atladım ve İznik'ten Yalova'ya sürdüm. 50dk hızlı bir yolculuktan sonra (trafikde bazı sürücüleri ürkütmüş olabilirim) evime ulaştım. Yatağımı daha fazla bekletemezdim. Hemen duşumu alıp birşey yiyemeden kendimi yatağa attım.
Kontrol noktası personelleri, ultracılar, organizasyon personelleri, hava hepsi çok harikaydı. Tek sevmediğim kısım; halen rotada çok fazla asfalt kısım var.
Ne öğrendim; asfaltlı ultralar için daha korunaklı ayakkabılara ihtiyacım var. Hız herşey demek değil :)
Recently i got a thought that if i would be a better marathoner, it would be helpful on my ultras.
So in last a few months, i followed a marathon training program based on speed workouts mostly.
My workouts were going good. But 2 weeks ago, i got a flu during my weekend run and didn't run whole week.
One week ago, i got a 33k trail run and that was only run in last 2 weeks before the race.
Friday, i got my race kit and drived back to my house and be back at 22:30.
i was feeling pretty well at start point.
My shoe choice for first half of the race was a road shoe (New Balance 1400v2).
When we start race, my rested body was feeling good and my race shoes was allowing me to go fast.
So i was going fast, perhaps too fast.
i didn't stop and lose time at first CP (9.4k) , because i knew that there is a force pump just next to road at 11k. i got my water there without loosing time.
i had no music, or any GPS watch. i was recording my run by my phone, but it was in my backpack.
so i was just running without pace control.
when i got 2nd CP (26.6k), i noticed i was going too fast. the people who i got CP together were much stronger than me (they finished the race 5 hours earlier than me). I was feeling cold, so I stopped at CP for 5 minutes and put my jacket on, hydrated and had a few snacks there.
Just after 2nd CP, first uphill started. I got my foldable walking sticks from my backpack. i got these sticks just 1 week ago and couldn't try them. So i couldn't manage to use them efficiently during uphill. When uphill finished i put them back into backpack and never got them back again.
The down hill between 30k and 3rd CP (38.4k) was steep, fast but grueling. i spent 10 minutes at 3rd CP. i had some cokes, powerade, water and snacks. i got my energy here and started to run again.
i always and always forget somethings during preparing my race kits. here i forgot my Magnesium and painkillers. By help of my road racing shoes, i was going fast. But they were lack of ground protection. About 40k i got my first cramp symptom at my calfs and pains at my metatarsuses. So my speed decreased pretty much until 4th CP and 5th CP.
5th CP (57.6k) was Dropbag Point. I got my dropbag there. i changed my shoes, socks. i had some snacks, cokes, water. My shoe choiche was Asics fujiracer3 for the 2nd half of the race. I bought these shoes at Marathon Expo just 6 hours ago before the race start as first time. So i think this decision was too bravely :) When i spent 15 minutes there, my body started to become cold and felt some hypothermia symptoms. that wasn't good, so i just left the CP.
About 6th CP (69.6k), my cramp symptoms at my calf were more sensate and high. So between 6th CP and 7th CP(72.6k) i had run&walks. i hydrated, had some snacks, cokes and left the CP in 10 minutes.
Just after the CP, a great uphill started. A nonstop uphill during 10k. The traction of my shoes was great but foot protection not so great. So my calfs and metatarsuses were not OK when i finished the uphill. But I LOVE ULTRA PEOPLE :) i thank Yılmaz Keskin (Bib # 35) so much. He noticed my condition and gave me some painkiller and magnesium support. After 15 minutes my cramp symtoms gone forever and i was feeling better.
I got 8th CP(90.1k) , i spent 10 minutes, rested and left there. Between 8th CP and 9th CP (96.1k) was asphalt again and i didn't like it at all. After 9th CP, i was feeling my metatarsuses more and it was making me slower.
When i got 10th CP (106.1k), i got blisters at my metatarsuses anymore. After 10th CP asphalts roads started appear again and was not able run anymore, even though i have power to run. So Between 10th CP and 11th CP (121.5k) i just had painfull walks.
When i left 11th CP (the last CP) , it was sunset, so i put my head torch on. After 11th CP, we ran trails at least 8k, and it was so nice, but when trail finished, the last 7k was asphalt again and it was just a torture for me. i had power to run but i couldn't even step on my left feet. Because the blisters at my metatarsuses was already exploded.
When i cross the Finish Line, i wasn't feeling anything. Whole body was numb because of tirednesss and starvation. Because of this numbness, i wasn't even able to get sleepy. I didn't eat anything. Because if i did, i might started to feel and sleep just there in the street :) I just got my dropbag, got in my car and drived home. After 50 minutes driving, when i got home, my whole body was cold and solid like wood. i wasn't able to make my bed waited no more. İ just had a shower and slept without eating anything.
CP people was great. Other ultrarunners were great. Organization people was great. Weather was great. The only thing i didn't like, there are still too much asphalt parts.
What i learnt; i need more protective shoes for asphalt ultras. Speeding is not everthing :)
**********************************************************************
Son zamanlarda eğer iyi bir maraton koşucusu olabilirsem, bunun bana ultralarda faydalı olabileceği yönünde bir fikre kapılmıştım. Böylelikle son birkaç aydır çoğunlukla hız antremanları içeren bir maraton antreman programını uygulamaya çalışıyordum. Antremanlar iyi gidiyordu ama yarıştan 2 hafta önce, haftasonu koşusu esnasında grip tarzı birşeye yakalandım ve o hafta hiç koşamadım. Yarıştan bir hafta önce 33k civarı bir trail koşusu yapabildim. Yani yarıştan önceki son 2 hafta içerisinde sadece 1 antreman koşusu yapabilmiştim.
Cuma günü yarış kitimi alıp Yalova'daki evime geri döndüm ve 22:30 gibi yarış başlangıç yerine tekrar geldim.
Başlangıç noktasında kendimi oldukça iyi hissediyordum.
Yarışın ilk yarısı için ayakkabı tercihim bir yol yarış ayakkabısıydı (New Balance 1400v2). Yarış başladığında dinlenmiş bünyem kendimi iyi hissettiriyordu ve ayakkabılarımda hızlı gitmeme izin verdikleri için hızlı gidiyordum. Belkide fazla hızlı gidiyordum.
İlk kontrol noktasına girip zaman kaybetmedim. Çünkü 2km ileride yolun hemen kenarında bir su tulumbası olduğunu biliyordum. Suyumu tulumbadan alıp zaman kaybetmeden yoluma devam ettim.
Müzik dinlemiyordum. GPS saati falanda kullanmıyordum.Koşumu telefonumla kaydediyordum ama onuda çantaya koymuştum. Geceyi dinleyerek, pace kontrolü yapmadan içimden geldiği gibi koşuyordum.
Boyalıca 27k'ya 2:24 gibi bir zamanda geldiğimi görünce çok hızlı geldiğimi farkettim. Çünkü benimle kontrol noktasına gelen kişiler benden 5 saat önce yarışı bitirecek olan çok daha kuvvetli koşuculardı. Üşümeye başlamıştım. Kontrol noktasında çantamdan ceketi alıp giydim. Batonlarımı çıkardım. Biraz su içip, birşeyler atıştırıp kontrol noktasından ayrıldım.
Boyalıca'dan sonra yokuş başlıyordu. Yarıştan sadece 1 hafta önce elime geçebilmiş olan batonlarımı deneme imkanım olmamıştı. Bu batonlarımı çok verimli kullanamadım. Beni yavaşlatıp yordular. Yokuşun bitiminde bir daha çıkarmamak üzere batonlarımı çantama geri koydum.
30k ve Ilıca arasındaki iniş, dik, hıza müsait ama yıpratıcıydı. Ilıca 10dk civarı durdum. Su, kola, powerade, atıştırmalar ile kendime gelip tekrar yola koyuldum.
Yarış malzemelerimi hazırlarken ben her zaman ama her zaman birşeyler unuturum. Burada da ağrı kesici ve magnezyum almayı unutmuştum. Yol yarış ayakkabıları sayesinde hızlı gidiyordum. Ama yeterli zemin koruması sağlamıyorlardı. 40k civarında hızlı gitmenin etkisiyle kramp belirtileri görülmeye ve ayaktarak kemiğinin altındaki kısımda ağrılar baş göstermeye başladı. Bu yüzden Örnekköy'e kadar olan kısımda hızım oldukça düştü.
Örnekköy(57k) çanta noktasıydı. Çantamdan ikinci yarı için tercih ettiğim ayakkabılarımı aldım. çoraplarımı değiştirdim. Biraz su, kola, atıştırma ve dinlenme ile kendime gelmeye çalıştım. İkinci yarı için ayakkabı tercihim Asics Fujiracer3 oldu. Ama ne bu modeli nede herhangi bir diğer Asics modelini daha önce hiç kullanmamıştım ve bu ayakkabıları yarışın startından 6 saat önce maraton fuarından almıştım. Hal böyleyken bu ayakkabıları ikinci 80k için gözalmak biraz aşırı kaçan bir cesaret gibiydi sanki.
Örnekköy'de 15dk geçirince vücudum soğumaya ve hipotermi belirtileri göstermeye başladı. Bu yüzden vakit geçirmeden hemen oradan ayrıldım.
Sölöz Burnu'nda baldırlarımdaki kramp belirtileri daha hissedilir ve yüksekti. Bu yüzden Sölöz(73k)e kadar koş-yürü şeklinde yol aldım. Sölöz'de biraz su, kola, atıştırma yapıp, dinlenip 10dk içinde ayrıldım.
Sölöz'den çıkar çıkmaz büyük bir yokuş başlıyordu. Duraksız 10k uzunluğunda bir yokuş. ayakkabıların zemin tutunması çok iyiydi ama zemin koruması çokda iyi değildi. Yokuşun sonuna geldiğimde baldırlarımın ve ayak tabanlarımın durumu pek içaçıcı değildi. ama BEN BU ULTRA KOŞUCULARINI ÇOK SEVİYORUM :) Yılmaz Keskin (Göğüs no 35) e çok teşekkür ederim. Benim halimi farketti ve bana ağrı kesici ve magnezyum verdi. 15 dk sonra kramp belirtileri bir daha hiç geri gelmemek üzere gitti ve kendimi daha iyi hissetmeye başladım.
Narlıca(90k)'da yaklaşık 10dk oyalanıp hemen çıktım. Müşküle'ye kadar 6k asfalt yol vardı ve hiç hoşuma gitmedi bu durum. Yıpranmış ayak tabanlarım için iyi olmamıştı bu durum. Müşküleden sonra, ayaktarağı alt kısımlarını artık daha çok hisseder olmuştum ve bu durum beni yavaşlatıyordu.
Sülaymaniye(106k)'ye vardığımda artık ayaktarağı alt kısımları artık su toplamıştı.
Bu noktadan sonra yine kısım kısım asfalt başlıyordu ve koşacak gücüm olmasına rağmen artık koşamıyordum. Süleymaniye ile Derbent (122k) arasını ağrılı yürüyüşler ile geçirmek durumunda kaldım.
Derbent'den çıkışta artık güneş batmıştı. Tepe lambalarımızı çantalarımızdan çıkardık ve yola koyulduk. Derbent'ten sonra en az 8k trail rota vardı ve burası oldukça iyiydi. Ama trail bitipde yarışın son 7k boyunca sürekli devam eden asfalt başlayınca benim için işkencede başlamış oldu. Çünkü ayaktarağının altındaki su torbaları artık patlamıştı ve her adım acı veriyordu.
Finish çizgisini geçtiğimde ise vücudum hiç birşey hisssetmiyordu.Yorgunluk ve açlık nedeniyle tüm vücudumun yavaş yavaş soğuduğunu ve odunlaştığını hissediyordum. Bu hissizlik durumu yüzünden uyku dahi hissetmiyordum. Birşey yemedim. Eğer yersem tekrar hissetmeye başlayabilir ve oracıkta, sokağın ortasında uyuyabilirdim. Hemen çantamı aldım, arabama atladım ve İznik'ten Yalova'ya sürdüm. 50dk hızlı bir yolculuktan sonra (trafikde bazı sürücüleri ürkütmüş olabilirim) evime ulaştım. Yatağımı daha fazla bekletemezdim. Hemen duşumu alıp birşey yiyemeden kendimi yatağa attım.
Kontrol noktası personelleri, ultracılar, organizasyon personelleri, hava hepsi çok harikaydı. Tek sevmediğim kısım; halen rotada çok fazla asfalt kısım var.
Ne öğrendim; asfaltlı ultralar için daha korunaklı ayakkabılara ihtiyacım var. Hız herşey demek değil :)
1 Şubat 2015 Pazar
İZNİK ULTRA 130k rotasının İznik-Örnekköy arasındaki ilk 55k kısmının incelemesi
Aklımda böyle birşey yapmak yoktu aslında.
Ama Cumartesi günü işim olmayınca günü değerlendireyim ve
İznik Ultra'nın yeni rotasını bir inceleyeyim dedim.
Orhangazi'ye aracımla geldim ve aracımı Örnekköy kontrol noktasının kurulduğu çay bahçesinin önüne park ettim.
Aracıyla İstanbul tarafından gelecekler için konum tarifi;
Orhangazi içindeki 3.üncü (son) ışıklardan sola dönün ve gölün kenarına varıncaya kadar dümdüz gidin.
sırt çantamı ve malzemelerimi araçtan aldım.
malzemeler derken; hava durumunun ne olacağı belli olmadığı için
bir üst yağmurluk, bir yağmurluk altı niyetine dış katman pantolon ve rotada su olup olmadığını bilmediğim için 9 adet 0,5lt lik powerade aldım.
sırt çantasının ağırlığı ile birlikte yaklaşık 7kg yük ile Örnekköy kontrol noktasının olduğu yerden Orhangazi otobüs terminaline yürüdüm.
Ana yoldan buraya döndüğünüz ışıklara kadar yürüyüp sağa (İstanbul yönüne) döndüğünüzde 400mt kadar yürüyünce yolun karşı kenarında otobüs terminalini görürsünüz.
oradan İznik minibüsü ile İznik'e ulaştım.
Kaymakamlığın önünde ineceğim derseniz sizi tam olarak yarışın başlayacağı meydanda indirirler.
ve Start noktasına ulaşmış oldum.
rotayı anlatmaya başlamadan önce rota hakkında bir uyarı;
eğer ki işaretlemeler iyi yapılmassa ve siz pace kaygısı olan, hızlı giden bir koşucu iseniz,
ilk 55k bölümde defalarca kaybolacaksınız.
çünkü tamamına yakını zeytinliklerin içinde geçen bu ilk kısımda çok fazla hemzemin yol ayrımı var.
ve başlıyoruz...
ilk 1k'da sorun yok.
sahile iniyoruz, sağa dönüp devam ediyoruz.
ama sahile kendinizi fazla kaptırmayın, zira 1k'yı biraz geçip surları görünce sahilden ayrılıyoruz ve surları solumuza alıp İznik'in içine doğru devam ediyoruz.
1k-2k arası her ne kadar parke olsada yol zemini çok bozuk.
o yüzden yarışın start heyecanıyla zemine dikkat etmeden koşarsanız takılma düşme veya ayak burkulması yaşayabilirsiniz.
4k'ya kadar köy yolu kıvamında sert bir zeminde rahat rahat koşuluyor.
4k'da asfalt bir yola geliyoruz.
burada dikkat edin. Asfalt yolu geçip sola doğru giden yola sapmanız gerekiyor.
asfalta çıkıp devam ederseniz ilk kaybolmanızı yaşarsınız.
4.5k'da bir hemzenin yol ayrımı.
sol, ileri ve sağ.
siz sağ yolu seçmeniz gerekiyor.
gece ayrımı farketmeden bodoslama ileri koşarsanız kaybolmuş olursunuz.
5.7k civarı bir bir hemzemin yol ayrımı daha.
sol, ileri ve sağ. yine sağı seçmelisiniz.
7.5k civarlarında rota üzerindeki ilk çeşme var.
ve aynı zamanda yine bir yol ayrımı.
2 tane sağ, 1 sol ve 1 ileri yolda bu sefer ileriyi seçiyoruz.
200mt kadar ileride bir sağ-sol şeklinde bir yol çatalı var.
burada sağı seçiyoruz.
8.5k civarında bir yol ayrımı daha.
burada sağa sola bakmadan ileri giden yolu seçiyoruz.
bu yol ayrımında sonra Dikilitaş anıtının önünden geçen yola girdiğimiz için İznik çıkışından beri toprak olan yol bu kısımda yaklaşık 1k boyunca asfalta dönüşüyor.
9.2k civarında Dikilitaş'a varıyoruz.
9.9k civarında bir yol ayrımı daha.
sola dönen yolun 10mt kadar ilerisinde sola giden bir yol daha var.
bu yola girmeniz gerekiyor. ilk sola girerseniz veya düz devam ederseniz kaybolursunuz.
İznik çıkışından bu yol ayrımına kadar rota pek farkedilmeyecek şekilde positif eğimli şekilde geliyor.
Start heyecanıyla bu eğimi farketmeyeceksiniz ve hızlı gelip fazladan yorulmuş olacaksınız.
10k'dan itibaren 25k Narlıca'yı terketme noktasına kadar dişe dokunur bir eğim yok.
11.5k'da bir köprü göreceksiniz.
köprü geçer geçmez sola bir yol gidiyor. ona değil 20mt ilerisindeki sola giden yola girin.
ilk sola girerseniz veya doğru giderseniz yine kaybolursunuz.
bu dönüşden 1k ilerideki su kanalına kadar olan bölüm tarla yolu kıvamında olduğu için birkaç noktada birkaç adımda geçebilecek çamurlu noktalar var.
ama pek bir sorun çıkartmıyorlar.
12.5k'da su kanalını geçip sağa dönüp kanalı sağımıza alıp devam ediyoruz.
burası köy yolu kıvamında çamursuz sert zeminli bir düzlük olduğu için hız yapmaya müsait.
14.5 civarında bir yol kesişimi.
sağa sola sapmadan karşıya geçip devam edin.
16.7k civarında bir asfalt yol ile karşılaşıyorsunuz.
yolu geçip karşıya devam ETMEYİN. yoksa kaybolursunuz.
sağa dönün, asfalt üzerinden 500mt kadar devam edin.
ileride evler göreceksiniz.
evlere 50mt kala 17.3k'da kala dönüp zeytinliğin içine girmeniz gerekiyor.
bu küçük yolu kaçırıp asfalttan devam ederseniz kaybolursunuz.
17.3k civarında zeytinliğe girince ilk tarla yolu kıvamında kısmada ulaşmış oluyoruz.
19k civarına kadar olan kısım her ne kadar zemin yumuşak çamur olmasada traktörlerin izleri nedeniyle oturmuş sert çamurlu bir zemin var.
bu yüzden pek hız yapılamıyor.
ayrıca bu kısımda rota göle paralel, arazi eğimi ise göle dik olduğu için zeminde yanal bir eğim mevcut.
bu yanal eğim ayak bileklerini zorluyor. bı kısımda ayak burkulmaları olabilir.
dikkatli olmak lazım.
19k'dan sonra zemin düzeliyor.
20.3k civarında bir yol ayrımı. burada sağ yolu seçiyoruz.
21.3k civarında Orhangazi-İznik yolu üzerindeki Kurudere Köprüsüne geliyoruz.
yoldan karşıya geçmemiz gerekiyor.
köprü geldiğimiz tarla yolundan bir miktar daha yüksekde olduğu için 100mt kadar sola gidiyor, yol seviyesini yakalayıp asfalttan karşıya geçiyoruz.
asfalt üzerinden köprüyü geçtikten 50mt sonra asfaltı terkedip sola dönerek toprak yola girmemiz gerekiyor.
22.2k civarında geldiğiniz güzel toprak yolu terkedip sola dönüp zeytinlik içerisine girmeniz gerekiyor. Bu sapağı çoğu kişi kaçıracak muhtemelen.
23.5k civarında Boyalıca başlıyor.
Boyalıca içinde parke veya asfalt yollar var.
24k ve 24.5k da çeşmeler var. Su takviyesini buralardan yapabilrsiniz.
24.8k civarında sağa dönüp yokuşa doğru devam edin. ileri devam etmeyin.
25.1k civarında sağa İznik yönüne dönün. ileri veya sola değil.
100mt ileride İznik yoluna çıkıp yine İznik yönüne doğru 50mt kadar devam edin.
Orhangazi yönüne dönerseniz kaybolmuş olursunuz.
50mt kadar gelince sola yukarıya doğru giden yola girin ve yokuşun keyfini çıkarmaya başlayın.
25.8k civarında Boyalıca'nın yaklaşık 300mt kadar üst tarafında yol kenarında 3 tane gecekondu göreceksiniz.
her evin önünde birer köpek var. ve bunlar bağlı değil. geceleyin burada bu köpeklere karşı dikkatli olmakda fayda var.
26.6k civarındaki çatal yol ayrımında sağ tarafı seçmek gerekiyor.
27.2k civarındaki çatal yol ayrımında solu seçin.
27.5k civarında Çekmeköy'deki Nirvana yokuşuna benzer bir yokuşa geleceksiniz.
Keyif almaya çalışın.
%30'a yaklaşan eğime sahip bu yokuşun üzerinde göl manzarısını seyretmek şahane oluyor.
28.1 civarında yokuşun sonunda bir yola çıkıyorsunuz.
burada sola dönün, sağa değil.
500mt kadar bir hafif iniş ve 500mt hafif çıkışdan sonra yol tekrar düze geliyor.
orman yolu bu kısımda sizi götürüyor.
32k'ya kadar dişe dokunur bir eğim olmadan geliyorsunuz.
32k'da yaklaşık 1k kadar sert bir iniş var.
kendinizi kaptırıp ayakları hırpalamayın burada.
33k'daki çeşmede oyalanmayın, zira pek suyu yok.
35.2k civarında dikkatli olun.
zira koştuğunuz yolu terkedip soldaki tarla yoluna girmeniz gerekiyor.
300mt kadar aşağı doğru koştuktan sonra bu sefer bu yolu bırakıp sağa dönmeniz gerekiyor.
300mt kadar devam edip asfaltı bulacaksanız. burada sağa doğru dönüp köy yoluna girmiş oluyoruz.
Keramet köyünün merkezine kadar olan kısım bir miktar yokuş.
köyün içersinde su alınabilecek 2 tane çeşme var.
köy içindeki 37.2k'daki çatal ayrımında sol yolu seçip negatif eğimli yola başlamış oluyoruz.
herhangi bir yol ayrımı olmadan 40k civarında Çakırlı köyüne ulaşıyoruz.
köy çıkışında 40.1 k'da dikkat olun.
burada asfaltı terkedip sağ tarafdan devam etmemiz gerekiyor.
asfalt üzerinde kaptırıp gitmeyin.
44.2k civarında köy yolu kesişimine geliyoruz.
bu noktada Örnekköy'e kadar göreceğiniz son çeşme var. suyunuz eksikse burada doldurun.
yolda sağa veya sola dönmeyin.
yolu geçip karşıya devam edin.
bu geçiş aynı zamanda yolların biraz biraz çamurlanmaya başladığı nokta oluyor.
45k'da sağa sola dönmeden karşıya devam edin.
bu kısımda bazı evlerin köpekleri bağlı değil. dikkatli olun.
47.9k'da sağa sola dönmeden karşıya devam edin.
48.8k civarında bir yol kesişimine daha geleceksiniz.
burası aynı zamanda tarla çamurlarının bitiş noktasıda denilebilir.
sağa sola dönmeden yolda karşıya geçin.
50mt kadar gidince köprüsüz bir dereyle karşılacaksınız.
burada şaşırmayın. hemen sağınızdaki yaklaşık 50cm*50cm ebatlarında beton sulama kanalını farkedin.
bu beton kanalın içinden derenin karşısına geçin.
burada 50mt kadar böğürtlenlerle mücadele etme durumu olabilyor.
50k'da ki binanın etrafına dolaşınca karşıya devam etmeyin.
burada sola aşağı doğru dönüp fabrika kenarına doğru devam edin.
500mt sonra Orhangazi-İznik yolunu bulacaksınız.
doğruca karşıya geçip devam edin.
51.3k'da ki sağ-sol yol ayrımında sağı tercih edin.
200mt sonra yol ayrımında sağa sola bakmadan karşı yolu tercih etmelisiniz.
53.5k'daki vardığınız yol belkide en kritik yol ayrımı.
ilk başda sadece sağ ve sola ayrımlar farkediliyor.
sizde gayri ihtiyarı Örnekköy'e doğru gideyim diye sola dönüp devam ederseniz kontrol noktasına 1k kala kaybolmuş olursunuz.
o noktada derenin içine doğru inen kısmı farketmeniz gerekiyor.
bu kısmı farkedip derenin üstünden karşıya geçip oradan devam etmeniz gerekiyor.
bu geçişten yaklaşık 1k kadar sonrada Örnekköy kontrol noktasına ulaşmış olacaksınız.
rotanın 17k-19k arası ve 44k-49k arasında biraz çamurlu yollar.
ama dikkatli olduğunuzda çamura saplanmadan geçilebilecek kısımlar bulabiliyorsunuz.
ben Örnekköy'e ulaştığımda çorabımda çamur yoktu, bacaklarımda çamur yoktu, ayakkabımın içine kaçan hiç çamur olmadı
Ayakkabımın üzerindeki çamur miktarıda sınırlıydı.
koşu sonrası ayakkabımı çıkarıp silkelediğimde sadece kuru toz toprak döküldü.
Yani İznik-Örnekköy arasında çamurdan korkmaya gerek yok.
sadece yukarıda çamurlu yollar diye bahsettiğim kısımlarda traktörlerin derin lastik izleri hız yapmayı olanaksız hale getiriyor.
Boyalıca'dan sonraki 3k uzunluğundaki yokuş ve Keramet köyündeki yaklaşık 1k lık yokuş haricinde rota üzerinde pek yokuş yok.
AMA rotanın enaz 45k'lık bölümü toprak yol olmasına rağmen sürekli araç trafiğine maruz kalmış yollar.
yani asfalta yakın sertlikde bir zemin var ve çoğu yerde zemine iyice oturmuş vaziyette olan küçük taşlar var.
bu sert zemin üzerindeki oturmuş küçük taşlardan oluşan yollar ayak tabanları için yorucu ve yıpratıcı olabilir.
o yüzden ayaktabanlarını korumak gerekebilir.
rota üzerinde çok fazla tutunma gerektirecek bir kısım yok.
çok fazla çamurla uğraşacak bir durumda yok.
o yüzden taban koruması iyi bir yol ayakkabası dahi iş görebilir bu kısımda.
şimdilik görüşlerim bu kadar.
umarım yarıştan önce birkez daha test etme imkanım olur bu rotayı.
Ama Cumartesi günü işim olmayınca günü değerlendireyim ve
İznik Ultra'nın yeni rotasını bir inceleyeyim dedim.
Orhangazi'ye aracımla geldim ve aracımı Örnekköy kontrol noktasının kurulduğu çay bahçesinin önüne park ettim.
Aracıyla İstanbul tarafından gelecekler için konum tarifi;
Orhangazi içindeki 3.üncü (son) ışıklardan sola dönün ve gölün kenarına varıncaya kadar dümdüz gidin.
sırt çantamı ve malzemelerimi araçtan aldım.
malzemeler derken; hava durumunun ne olacağı belli olmadığı için
bir üst yağmurluk, bir yağmurluk altı niyetine dış katman pantolon ve rotada su olup olmadığını bilmediğim için 9 adet 0,5lt lik powerade aldım.
sırt çantasının ağırlığı ile birlikte yaklaşık 7kg yük ile Örnekköy kontrol noktasının olduğu yerden Orhangazi otobüs terminaline yürüdüm.
Ana yoldan buraya döndüğünüz ışıklara kadar yürüyüp sağa (İstanbul yönüne) döndüğünüzde 400mt kadar yürüyünce yolun karşı kenarında otobüs terminalini görürsünüz.
oradan İznik minibüsü ile İznik'e ulaştım.
Kaymakamlığın önünde ineceğim derseniz sizi tam olarak yarışın başlayacağı meydanda indirirler.
ve Start noktasına ulaşmış oldum.
rotayı anlatmaya başlamadan önce rota hakkında bir uyarı;
eğer ki işaretlemeler iyi yapılmassa ve siz pace kaygısı olan, hızlı giden bir koşucu iseniz,
ilk 55k bölümde defalarca kaybolacaksınız.
çünkü tamamına yakını zeytinliklerin içinde geçen bu ilk kısımda çok fazla hemzemin yol ayrımı var.
ve başlıyoruz...
ilk 1k'da sorun yok.
sahile iniyoruz, sağa dönüp devam ediyoruz.
ama sahile kendinizi fazla kaptırmayın, zira 1k'yı biraz geçip surları görünce sahilden ayrılıyoruz ve surları solumuza alıp İznik'in içine doğru devam ediyoruz.
1k-2k arası her ne kadar parke olsada yol zemini çok bozuk.
o yüzden yarışın start heyecanıyla zemine dikkat etmeden koşarsanız takılma düşme veya ayak burkulması yaşayabilirsiniz.
4k'ya kadar köy yolu kıvamında sert bir zeminde rahat rahat koşuluyor.
4k'da asfalt bir yola geliyoruz.
burada dikkat edin. Asfalt yolu geçip sola doğru giden yola sapmanız gerekiyor.
asfalta çıkıp devam ederseniz ilk kaybolmanızı yaşarsınız.
4.5k'da bir hemzenin yol ayrımı.
sol, ileri ve sağ.
siz sağ yolu seçmeniz gerekiyor.
gece ayrımı farketmeden bodoslama ileri koşarsanız kaybolmuş olursunuz.
5.7k civarı bir bir hemzemin yol ayrımı daha.
sol, ileri ve sağ. yine sağı seçmelisiniz.
7.5k civarlarında rota üzerindeki ilk çeşme var.
ve aynı zamanda yine bir yol ayrımı.
2 tane sağ, 1 sol ve 1 ileri yolda bu sefer ileriyi seçiyoruz.
200mt kadar ileride bir sağ-sol şeklinde bir yol çatalı var.
burada sağı seçiyoruz.
8.5k civarında bir yol ayrımı daha.
burada sağa sola bakmadan ileri giden yolu seçiyoruz.
bu yol ayrımında sonra Dikilitaş anıtının önünden geçen yola girdiğimiz için İznik çıkışından beri toprak olan yol bu kısımda yaklaşık 1k boyunca asfalta dönüşüyor.
9.2k civarında Dikilitaş'a varıyoruz.
9.9k civarında bir yol ayrımı daha.
sola dönen yolun 10mt kadar ilerisinde sola giden bir yol daha var.
bu yola girmeniz gerekiyor. ilk sola girerseniz veya düz devam ederseniz kaybolursunuz.
İznik çıkışından bu yol ayrımına kadar rota pek farkedilmeyecek şekilde positif eğimli şekilde geliyor.
Start heyecanıyla bu eğimi farketmeyeceksiniz ve hızlı gelip fazladan yorulmuş olacaksınız.
10k'dan itibaren 25k Narlıca'yı terketme noktasına kadar dişe dokunur bir eğim yok.
11.5k'da bir köprü göreceksiniz.
köprü geçer geçmez sola bir yol gidiyor. ona değil 20mt ilerisindeki sola giden yola girin.
ilk sola girerseniz veya doğru giderseniz yine kaybolursunuz.
bu dönüşden 1k ilerideki su kanalına kadar olan bölüm tarla yolu kıvamında olduğu için birkaç noktada birkaç adımda geçebilecek çamurlu noktalar var.
ama pek bir sorun çıkartmıyorlar.
12.5k'da su kanalını geçip sağa dönüp kanalı sağımıza alıp devam ediyoruz.
burası köy yolu kıvamında çamursuz sert zeminli bir düzlük olduğu için hız yapmaya müsait.
14.5 civarında bir yol kesişimi.
sağa sola sapmadan karşıya geçip devam edin.
16.7k civarında bir asfalt yol ile karşılaşıyorsunuz.
yolu geçip karşıya devam ETMEYİN. yoksa kaybolursunuz.
sağa dönün, asfalt üzerinden 500mt kadar devam edin.
ileride evler göreceksiniz.
evlere 50mt kala 17.3k'da kala dönüp zeytinliğin içine girmeniz gerekiyor.
bu küçük yolu kaçırıp asfalttan devam ederseniz kaybolursunuz.
17.3k civarında zeytinliğe girince ilk tarla yolu kıvamında kısmada ulaşmış oluyoruz.
19k civarına kadar olan kısım her ne kadar zemin yumuşak çamur olmasada traktörlerin izleri nedeniyle oturmuş sert çamurlu bir zemin var.
bu yüzden pek hız yapılamıyor.
ayrıca bu kısımda rota göle paralel, arazi eğimi ise göle dik olduğu için zeminde yanal bir eğim mevcut.
bu yanal eğim ayak bileklerini zorluyor. bı kısımda ayak burkulmaları olabilir.
dikkatli olmak lazım.
19k'dan sonra zemin düzeliyor.
20.3k civarında bir yol ayrımı. burada sağ yolu seçiyoruz.
21.3k civarında Orhangazi-İznik yolu üzerindeki Kurudere Köprüsüne geliyoruz.
yoldan karşıya geçmemiz gerekiyor.
köprü geldiğimiz tarla yolundan bir miktar daha yüksekde olduğu için 100mt kadar sola gidiyor, yol seviyesini yakalayıp asfalttan karşıya geçiyoruz.
asfalt üzerinden köprüyü geçtikten 50mt sonra asfaltı terkedip sola dönerek toprak yola girmemiz gerekiyor.
22.2k civarında geldiğiniz güzel toprak yolu terkedip sola dönüp zeytinlik içerisine girmeniz gerekiyor. Bu sapağı çoğu kişi kaçıracak muhtemelen.
23.5k civarında Boyalıca başlıyor.
Boyalıca içinde parke veya asfalt yollar var.
24k ve 24.5k da çeşmeler var. Su takviyesini buralardan yapabilrsiniz.
24.8k civarında sağa dönüp yokuşa doğru devam edin. ileri devam etmeyin.
25.1k civarında sağa İznik yönüne dönün. ileri veya sola değil.
100mt ileride İznik yoluna çıkıp yine İznik yönüne doğru 50mt kadar devam edin.
Orhangazi yönüne dönerseniz kaybolmuş olursunuz.
50mt kadar gelince sola yukarıya doğru giden yola girin ve yokuşun keyfini çıkarmaya başlayın.
25.8k civarında Boyalıca'nın yaklaşık 300mt kadar üst tarafında yol kenarında 3 tane gecekondu göreceksiniz.
her evin önünde birer köpek var. ve bunlar bağlı değil. geceleyin burada bu köpeklere karşı dikkatli olmakda fayda var.
26.6k civarındaki çatal yol ayrımında sağ tarafı seçmek gerekiyor.
27.2k civarındaki çatal yol ayrımında solu seçin.
27.5k civarında Çekmeköy'deki Nirvana yokuşuna benzer bir yokuşa geleceksiniz.
Keyif almaya çalışın.
%30'a yaklaşan eğime sahip bu yokuşun üzerinde göl manzarısını seyretmek şahane oluyor.
28.1 civarında yokuşun sonunda bir yola çıkıyorsunuz.
burada sola dönün, sağa değil.
500mt kadar bir hafif iniş ve 500mt hafif çıkışdan sonra yol tekrar düze geliyor.
orman yolu bu kısımda sizi götürüyor.
32k'ya kadar dişe dokunur bir eğim olmadan geliyorsunuz.
32k'da yaklaşık 1k kadar sert bir iniş var.
kendinizi kaptırıp ayakları hırpalamayın burada.
33k'daki çeşmede oyalanmayın, zira pek suyu yok.
35.2k civarında dikkatli olun.
zira koştuğunuz yolu terkedip soldaki tarla yoluna girmeniz gerekiyor.
300mt kadar aşağı doğru koştuktan sonra bu sefer bu yolu bırakıp sağa dönmeniz gerekiyor.
300mt kadar devam edip asfaltı bulacaksanız. burada sağa doğru dönüp köy yoluna girmiş oluyoruz.
Keramet köyünün merkezine kadar olan kısım bir miktar yokuş.
köyün içersinde su alınabilecek 2 tane çeşme var.
köy içindeki 37.2k'daki çatal ayrımında sol yolu seçip negatif eğimli yola başlamış oluyoruz.
herhangi bir yol ayrımı olmadan 40k civarında Çakırlı köyüne ulaşıyoruz.
köy çıkışında 40.1 k'da dikkat olun.
burada asfaltı terkedip sağ tarafdan devam etmemiz gerekiyor.
asfalt üzerinde kaptırıp gitmeyin.
44.2k civarında köy yolu kesişimine geliyoruz.
bu noktada Örnekköy'e kadar göreceğiniz son çeşme var. suyunuz eksikse burada doldurun.
yolda sağa veya sola dönmeyin.
yolu geçip karşıya devam edin.
bu geçiş aynı zamanda yolların biraz biraz çamurlanmaya başladığı nokta oluyor.
45k'da sağa sola dönmeden karşıya devam edin.
bu kısımda bazı evlerin köpekleri bağlı değil. dikkatli olun.
47.9k'da sağa sola dönmeden karşıya devam edin.
48.8k civarında bir yol kesişimine daha geleceksiniz.
burası aynı zamanda tarla çamurlarının bitiş noktasıda denilebilir.
sağa sola dönmeden yolda karşıya geçin.
50mt kadar gidince köprüsüz bir dereyle karşılacaksınız.
burada şaşırmayın. hemen sağınızdaki yaklaşık 50cm*50cm ebatlarında beton sulama kanalını farkedin.
bu beton kanalın içinden derenin karşısına geçin.
burada 50mt kadar böğürtlenlerle mücadele etme durumu olabilyor.
50k'da ki binanın etrafına dolaşınca karşıya devam etmeyin.
burada sola aşağı doğru dönüp fabrika kenarına doğru devam edin.
500mt sonra Orhangazi-İznik yolunu bulacaksınız.
doğruca karşıya geçip devam edin.
51.3k'da ki sağ-sol yol ayrımında sağı tercih edin.
200mt sonra yol ayrımında sağa sola bakmadan karşı yolu tercih etmelisiniz.
53.5k'daki vardığınız yol belkide en kritik yol ayrımı.
ilk başda sadece sağ ve sola ayrımlar farkediliyor.
sizde gayri ihtiyarı Örnekköy'e doğru gideyim diye sola dönüp devam ederseniz kontrol noktasına 1k kala kaybolmuş olursunuz.
o noktada derenin içine doğru inen kısmı farketmeniz gerekiyor.
bu kısmı farkedip derenin üstünden karşıya geçip oradan devam etmeniz gerekiyor.
bu geçişten yaklaşık 1k kadar sonrada Örnekköy kontrol noktasına ulaşmış olacaksınız.
rotanın 17k-19k arası ve 44k-49k arasında biraz çamurlu yollar.
ama dikkatli olduğunuzda çamura saplanmadan geçilebilecek kısımlar bulabiliyorsunuz.
ben Örnekköy'e ulaştığımda çorabımda çamur yoktu, bacaklarımda çamur yoktu, ayakkabımın içine kaçan hiç çamur olmadı
Ayakkabımın üzerindeki çamur miktarıda sınırlıydı.
koşu sonrası ayakkabımı çıkarıp silkelediğimde sadece kuru toz toprak döküldü.
Yani İznik-Örnekköy arasında çamurdan korkmaya gerek yok.
sadece yukarıda çamurlu yollar diye bahsettiğim kısımlarda traktörlerin derin lastik izleri hız yapmayı olanaksız hale getiriyor.
Boyalıca'dan sonraki 3k uzunluğundaki yokuş ve Keramet köyündeki yaklaşık 1k lık yokuş haricinde rota üzerinde pek yokuş yok.
AMA rotanın enaz 45k'lık bölümü toprak yol olmasına rağmen sürekli araç trafiğine maruz kalmış yollar.
yani asfalta yakın sertlikde bir zemin var ve çoğu yerde zemine iyice oturmuş vaziyette olan küçük taşlar var.
bu sert zemin üzerindeki oturmuş küçük taşlardan oluşan yollar ayak tabanları için yorucu ve yıpratıcı olabilir.
o yüzden ayaktabanlarını korumak gerekebilir.
rota üzerinde çok fazla tutunma gerektirecek bir kısım yok.
çok fazla çamurla uğraşacak bir durumda yok.
o yüzden taban koruması iyi bir yol ayakkabası dahi iş görebilir bu kısımda.
şimdilik görüşlerim bu kadar.
umarım yarıştan önce birkez daha test etme imkanım olur bu rotayı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)